İlaç Sektörü

Atalarımızdan miras kalan bağırsaklarımızdaki bakteriler tüm hayatımızı etkiliyor!

Mikrobiyotadaki bakteriler sayesinde mutluluk hormonunun salgılandığını, hamilelikteki ağız florasında yaşayan bakterilerin çocuklarımızın zekâsını derinden etkilediğini, sağlıklı mikrobiyotanın bizi kanserden koruduğunu ifade eden Mikrobiyolog Ali Rıza Akın, mikrobiyota ile diyabet, depresyon, MS ve otizm ile arasındaki derin ilişkiyi insanlığın yeni yeni öğrendiğini söylüyor

Yaklaşık 4,5 milyar yaşında olan bir gezegen üzerinde yaşadığımızı ve bakterilerin ise en az 3.5 milyar yıldır dünya üzerinde var olduğunu artık sadece bilim insanları değil herkes yavaş yavaş öğrenmeye başladı. Bu bakterilerin, sadece ve sadece 50 bin senedir dünya üzerinde yaşayan biz insanoğluna vermiş olduğu biyolojik desteği ise kelimelerle anlatmak gerçekten imkansız. Dünya üzerindeki tüm çok hücreli canlıların hayatını sağlıklı, düzenli, huzurlu hale getiren bakteriler, sadece bitkilerin yaşaması için gereken besinlerin oluşumunda ya da fotosentezinde, arıların sağlıklı bir şekilde bal üretiminde rol oynamıyor, insanoğlunun da sağlıklı yaşaması için gereken neredeyse tüm metabolitlerin üretiminde birebir rol alıyor. 

Biz besinlerimizi tüketiyoruz, bakteriler de bu besinlerden metabolitler üretiyor. İnsanoğlu da bu metabolitler sayesinde hayatına sağlıklı bir şekilde devam edebiliyor. Sonuç olarak tüketmiş olduğumuz besinler ve bu bakteriler sayesinde sağlıklı, huzurlu, mutlu bir hayat yaşayabiliyoruz. Bu bakterilere verilen herhangi bir zarar ise tüm düzenin bozulmasına ve insan sağlığında çok büyük sorunlara yol açabiliyor.

Atalarımızın mikrobiyotasında var olan 4000-5000 çeşit bakteriden, günümüz insanının mikrobiyotasında sadece ve sadece 300-500 çeşit kaldığını düşünecek olursak; hastalıkların neden bu kadar yaygınlaştığını anlayabiliriz diyen Mikrobiyolog Ali Rıza Akın şöyle devam ediyor: “Hayvancılık ve endüstriyel tarım ürünlerinde ne kadar fazla kimyasal ilaçların kullanıldığını hatta bu kimyasallardan dolayı da bu ürünlerin ihraç edilen ülkelerden geri gönderildiğini hepimiz haberlerde okuyoruz. Geçtiğimiz günlerde büyük ses getiren Tayvan yumurta krizini unutmayalım. Soframıza gelen ürünler üzerindeki kimyasallar, hayvancılıkta kullanılan ilaçlar, duvar boyalarındaki kimyasallar, cep telefonlarındaki nano materyaller, doğum kontrol hapları dahi mikrobiyotaya zarar vermekte ve fonksiyonlarını değiştirmektedir.”

Kadın mikrobiyotası neden önemli?

Kadınların mikrobiyotası erkek mikrobiyotasından çok daha karmaşık ve dinamik bir yapıya sahip.  Kadın mikrobiyotası cinsel hayattan, hamile kalmaya, enerji & huzur seviyesinden tutun, adet dönemi komplikasyonlarına, hatta menopoza, arkadaş ve eş ilişkilerine kadar direkt olarak rol oynar.  Mesela genital mikrobiyota sağlıklı bir halde ise gebe kalmak çok daha sağlıklı ve kolay iken candida yani mantar sorunu olduğunda hamile kalmak oldukça zordur aynı zamanda bu durum bebeğin sağlığını da etkiler.  Hamilelikte ise özellikle altıncı aydan itibaren anne adayının ağız florası ile henüz doğmamış bebeğin mikrobiyotasının aynı olduğunu bilimsel çalışmalar bizlere göstermiştir. Örneğin anne adayında mantar enfeksiyonu varsa, bebeğin de mikrobiyotası o denli sağlıksız oluyor. Buradan otizmli kişilerin mikrobiyotalarının neden sağlıksız olduğu sorusunun cevabını bulabiliriz. Annede hangi bakteriler varsa, çocuklarda o bakterileri alır. Sağlıklı mikrobiyotaya sahip anne çocuğuna sağlıklı bir mikrobiyota aktarır. 

Aslında hamile kalmadan bir adım geriye bakalım; kadınlarda libido ve mikrobiyota arasındaki ilişkiye baktığımızda yine mikrobiyotanın ürettiği Beta-glucuronidase enzimi karşımıza çıkıyor. Bakterilerin üretmiş olduğu bu enzim estrojen hormonunu aktif hale getirerek libidonun oluşmasını sağlıyor. Mikrobiyotadaki bakteriler bu enzimi üretirlerse libido oluşuyor, mikrobiyota sağlıksız ise libido aktif hale gelemiyor.  Öte yandan, afrodizyaklar da mikrobiyotaya destek olduğu için libidoyu artırıyor., sihirli bir olay değil aslında. 

Yine aynı şekilde meme kanserini ele alacak olursak; her sene 300 bin kişi meme kanseri teşhisi alıyor ve bu 300 bin kişinin % 70’inde hiçbir risk faktörü yok ancak kadın ve 50 yaş üzeri olmaları hariç. Ortada hiçbir sebep yokken neden 210 bin kişi meme kanseri oluyor diye analiz edildiğinde karşımıza yine mikrobiyota ve estrojen ilişkisi çıkıyor. Sağlıklı bir kadında estrojen hormonunu mikrobiyota işleyerek estrojenik metabolitlere çeviriyor ve estrojen baskınlığını ortadan kaldırıyor. Mikrobiyota düzgün bir şekilde çalışmazsa estrojen baskınlığı oluyor ve buna bağlı olarak basta PMS olmak üzere meme kanserine kadar oluşan hastalıklar ortaya çıkıyor.

Gönül ilişkilerinde mikrobiyotanın rolü

İlk görüşte aşk göreceli bir olayken, ilk mikrobiyota teması olan koklama ile aşkın olabileceği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.   Bilimsel bir araştırmada; denekler sadece tshirt kokusunu koklayarak yapmış oldukları eş seçiminde çıkan sonuç fevkalade ilginçtir.  Denekler çoğunlukla kendisinden farklı mikrobiyotaya sahip örnekleri tercih etmiştir.   Hiçbir şekilde birbirini görmeyen, bilmeyen insanların sadece koku yani mikrobiyotaya bağlı olarak eş seçtiklerinde farklı bir mikrobiyotayla beraber olmak istemeleri kadar doğal bir olay olamaz. Türkçede kullanılan “kimyam uyuşmadı” sözü, mikrobiyota uyumundan başka bir şey değil. Mikrobiyotalar birbirini istiyorsa yapacak bir şey yok!

Mutluluğun resmini mikrobiyota ile çizmek mümkün!

Mutluluk hormonu olan serotoninin % 80 bağırsaklarda bulunan erterochromaffin (EC) hücreleri tarafından üretildiğini dünya üzerinde nerdeyse herkes bilmesine karşın EC hücrelerinin dengesini kaybetmiş bir mikrobiyotada çalışmadığını pek fazla insan bilmez.  Mikrobiyota ne kadar sağlıklı ise mutluluk hormonu üretimi de bir o kadar sağlıklı bir şekilde salgılanmaya devam eder.  Yapılan bir araştırmada antibiyotik tedavisi sonrası insan vücudunda serotonin hormonu üretiminin % 80 azaldığının kanıtlanması bizlere dünya üzerindeki depresyon oranının neden arttığını gösteriyor. Nerdeyse her gün istemeyerek de olsa tükettiğimiz kimyasallar, endüstiyel besinler, masum bir şekilde kullanılan gereksiz ilaçlar, doğum kontrol hapları ve asitli içecekler mikrobiyotamızı tahrip etmekte bunun sonucu olarak da mutluluk hormonu üretilmemesine bağlı olarak depresyon, uykusuzluk ve oto immune hastalıklar baş göstermektedir. 

Bize atalarımızdan kalan annelerimizden bizlere geçen mikrobiyotamıza destek olarak sadece mutluluğun resmini çizmekle kalmayız; bunun yanında oto immune hastalıklar ve kanser gibi hastalıklardan da korunmuş oluruz. Organik yeşilliklerle beslenme, doğa ile iç içe bir yaşam; biz insanoğlu içinde yaşayan bu mucizevi canlıları, mikrobiyotamızı, kendine getirmeye destek olur. Daha detaylı mikrobiyota optimizasyonu için birbiriyle uyumlu probiyotik ürünleri kullanmanın yanında, insanoğlunun binlerce yıldır kullanmış olduğu kadim bitki özleriyle harmanlanan prebiyotikler kullanılarak; mikrobiyotamızın daha efektif bir şekilde çalışmasına yardımcı olabiliriz. 

Next-Microbiome araştırma geliştirme ekibi; probiyotiklerin işlevleri, birbirleriyle uyumlu bakterilerin organizasyonu, maca ve resveretrol gibi içerikleriyle en son teknoloji ve binlerce yılın vermiş olduğu kadim bilgileri harmanlayan ürünler geliştiriyor. Mutluluğun resmini mikrobiyota ile çizmeye devam ediyor. 

Probiome-Novo:

Next-Microbiome ailesinin özel olarak geliştirdiği ‘Probiome-Novo’, yeni nesil probiyotik Akkermansia muciniphila başta olmak üzere, Lactobacillus ve Bifidobacterium gibi geleneksel probiyotikler ve prebiyotik içeriği sayesinde, ağız mikrobiyotası başta olmak üzere tüm sindirim sistemi sağlığının korunmasına ve desteklenmesine yardımcı oluyor. ‘Probiome-Novo’ doğduğumuz andan itibaren probiyotik özellikleri olan yüzlerce çeşit bakteriyle donatılmış olan ağız mikrobiyotasındaki dengeyi yeniden sağlayarak ağız kokusu ve çürük oluşumunun önlenmesine yardımcı oluyor. Ayrıca ağız içinde meydana gelen candida enfeksiyonunun kontrol altına alınmasına da destek sağlıyor. Probiome-Novo, içeriğinde bulunan antioksidan kapasitesi yüksek resveratrol sayesinde bağışıklık sistemini destekliyor ve ginseng içeriği sayesinde enerji seviyesi yükseltilerek ruh halinin pozitif yönde etkilenmesine yardımcı oluyor. Next-Microbiome ailesinin uzun çalışmalar sonucunda geliştirdiği Probiome-Novo; hem ağız mikrobiyotasının sağlıklı kalmasına destek oluyor, hem de bağırsak mikrobiyotasına pozitif yönde etki ediyor. Probiome-Novo, ağız ve sindirim sistemi sağlığı için etkili bir çözüm sunuyor.

Fiberbiome Collagen:

Prebiyotikler, bağırsaktaki yararlı bakterilerin büyümesini ve gelişmesini teşvik eden spesifik olarak özelleşmiş diyet lifleridir. Fiberbiome ürünleri içeriğindeki inülin, bağırsak bakterilerinin sağlıklı büyümesini teşvik eden bir tür prebiyotiktir. Güzelliğin sadece dıştan değil bütüncül ele alınması gerektiğinden yola çıkan Next Microbiomeın içten gelen güzellik için geliştirdiği Fiberbiome Collagen ürünü; kırışıklık, elastikiyet kaybı, nem eksikliği ile savaşan ve tüm vücutta kolajen artışına destek oluyor. Yeni nesil güzellik anlayışının temsilcilerinden Fiberbiome Collagen aynı zamanda içermiş olduğu maca ve ginseng gibi içeriklerle pozitif ruh hali ve enerji seviyesinin yükseltilmesine destek oluyor. 

Fiberbiome- Berry:  ‘Sağlıklı mikrobiyata, sağlıklı insan’ felsefesiyle çalışmalarını sürdüren Next Microbiome’ın Fiberbiome- Berry prebiyotik ürünü; antioksidan meyveler ve kadim bitki özlerinin yanı sıra içermiş olduğu resveretrol ile tüm bağırsak florasına destek oluyor. Probiyotik ile kullanıldığında sindirim sistemini destekliyor. Özellikle yetersiz lif tüketen ve 11 yaş üstü tüm bireylerin kullanımı için uygun olan Fiberbiome- Berry; Maca ve Ginseng gibi kadim bitki özleriyle pozitif ruh hali ve enerji seviyelerinin optimal hale gelmesine, resveratrol ve karamürver içeriği ile antioksidan etki göstererek bağışıklık sisteminin güçlenmesine destek olurken aynı zamanda cilt sağlığının desteklenmesinde etkili bir çözüm sunuyor. 

Yorumlar