Haberler

TDB: ARTAN KONTENJANLAR DİŞ HEKİMLİĞİ EĞİTİMİNİN NİTELİĞİNİ DÜŞÜRÜYOR

Diş hekimliği kontenjanların arttırılması ile ortaya çıkan olumsuz tabloya dikkat çeken Türk DişHekimleri Birliği (TDB), “Akademik kadroların fakülte ve öğrenci sayılarına orantılı olarak artmaması, diş hekimliği eğitiminin niteliğini düşürmekle birlikte etik, deontolojik ve malpraktis sorunlarına ilişkin risk oranını da giderek yükseltmektedir.” ifadelerini kullandı.

20.03.2024 16:06

TDB: Artan kontenjanlar diş hekimliği eğitiminin niteliğini düşürüyor

Abone Ol:

Medimagazin google abone ol

TDB genel merkezinde 20 Mart Dünya Ağız Sağlığı Günü dolayısıyla basın toplantısı düzenlendi.

İşmen, burada yaptığı açıklamada, Dünya Ağız Sağlığı Günü’nde ağız ve diş sağlığındaki kötü gidişi iyileştirmeye, bu konuda toplumsal farkındalık oluşturmaya odaklandıklarını vurguladı.

Türkiye’de Ankara Üniversitesi ile Sağlık Bakanlığınca en son 2018’de yapılan ve 2022’de güncellenen araştırmanın verilerine işaret eden İşmen, “Türkiye, ağız ve diş sağlığı konusunda ne yazık ki kötü bir karneye sahip. DMFT dediğimiz bireyin çürük, kayıp ve dolgulu diş sayısını gösteren endeks, ülkemizde 15 yaşından sonra 2,5 iken 35 yaşında 8’e çıkmakta ve 65 yaşından sonra da 22’ye ulaşmakta.” ifadesini kullandı.

İşmen, Almanya, Fransa gibi ülkelerin koruyucu diş hekimliği ve ulusal koruyucu ağız ve diş sağlığı projeleriyle bu sorunun üstesinden geldiğini belirterek, Sağlık Bakanlığının 2022’de pilot uygulama olarak başlattığı, 0-12 yaş arasındaki çocuklara içine alan Aile Diş Hekimliği uygulamasının önemli bir adım ve fırsat olduğunu dile getirdi.

“Koruyucu ağız-diş sağlığı paketi sosyal sigorta kapsamına alınmalı”

Bu yeni uygulamanın içinin daha iyi doldurulması gerektiğinin altını çizen İşmen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“TDB olarak Aile Diş Hekimliği Projesi’nin, tüm Türkiye’yi kapsayacak ulusal planlamasının yapılmasını, kamu ve özelde çalışan tüm diş hekimlerinden yararlanılmasını, aile diş hekiminin sadece ‘koruyucu girişimlerle’ sınırlanmaması, bu kavramın içine tüm diş hekimlerinin alınmasını, koruyucu ağız-diş sağlığı paketi oluşturulmasını ve bunun sosyal sigorta kapsamına alınmasını, 0-18 yaş çocuk ve genç grubuna, ülkemizin yaşlı nüfus hızında ki artış göz önüne alınarak 65 yaş üstünün de dahil edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuların başta Sağlık Bakanlığı ve ilgili kuruluşlarla ciddi olarak masaya yatırılması ve tartışılması gerekliliğinin altını kalın olarak çiziyoruz.”

İşmen, Türkiye’de bir diş hekimi eksikliği sorununun bulunmadığını ancak bu hekimlerin iyi koordine edilmemesinden kaynaklı problemlerin yaşandığını belirterek, fakültelerin yılda 11 bin diş hekimi mezun edebilecek duruma geldiğini aktardı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Dünya Diş Hekimleri Birliğinin (FDI), genel sağlığın optimal yaşanmasında ağız-diş sağlığının önemine her geçen gün daha fazla dikkat çektiğini ifade eden İşmen, ağız ve diş sağlığının insanın bedensel ve ruhsal iyi olma hali için önemli olduğunun altını çizdi.

“Toplumun neredeyse tamamına yakınının diş eti sorunu var”

Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Sekreteri Emel Uzer de basın mensuplarının, hastanelerde ağız ve diş sağlığı birimlerine MHRS üzerinden randevu alma konusunda zorluklar yaşandığına ilişkin sorusu üzerine, şunları kaydetti:

“Kamuda özellikle son yıllarda Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri ile kamuya alınan diş hekimi sayısında bir artış var. Ancak Türk toplumunun ağız ve diş sağlığı sorunlarının oranını düşündüğümüzde var olan kadro ve fiziksel imkanlarla bu sorunların çözülmesi mümkün görünmüyor. Toplumun neredeyse tamamına yakınının diş eti sorunu var. Bu kadar sık randevu saat aralığına rağmen kamunun bu şekilde toplumun tümüne hizmet vermesi akılcı da değil doğru da değil.”

Uzer, kamuda verilen hizmetlerde koruyucu diş hekimliğinin artırılması gerektiğini aktardı.

“Diş hekimliği mesleği de değersizleştirilmeye mahkûm edilmektedir”

Uzer, TDB’nin diş hekimliği fakülteleriyle ilgili hazırlanan dosyayı uzun süredir YÖK’e sunmak istediğini ancak randevu taleplerine yanıt alamadıklarını da dile getirdi.

Diğer taraftan TDB, diş hekimliği öğretim üyelerine ilişkin veriler paylaştı.

2020 yılında toplam öğretim üyelerinin 734’sinin Prof., 387’sinin Doçent ve 1.187 Dr. Öğr. Üyesi kadrosunda ve toplam öğretim üyesi sayısının 2.311 olduğu belirtilerek şu ifadelere yer verildi:

“2021 yılı itibarıyla 796 Profesör, 498 Doçent ve 1.369 Dr. Öğr, Üyesi bulunmakta, toplam öğretim üye sayısı ise 2.663’tür.

2022-2023 öğretim yılında ise; 826 Profesör, 457 Doçent, 1316 Dr. Öğr. Üyesi ile toplam 2.599 akademik kadro bulunmaktadır.

Bu verilere göre eğitimin önemli oranda Dr. Öğretim Üyeleri üzerinden yürütüldüğü anlaşılmaktadır.

2023 yılı verilerine göre Türkiye’deki diş hekimliği fakültesi sayısı 105’e yükselmiştir. öğrenci alan fakülte sayısı ise 91’dir. Bu fakültelerdeki toplam kontenjan sayısı 11.186’dır.

Bugün yılda 6.000 olan, çok değil 2 yıl sonra 10.000’lere ulaşacak mezun sayısı nedeniyle işsiz, emeği çok ucuzlatılmış ve mesleği değersizleştirilmiş diş hekimlerinin olduğu, çalışma biçiminin işçileşmeye evrildiği ve piyasa koşullarının hüküm sürdüğü bir dönem yaşanıyor ülkemizde.

Türk Dişhekimleri Birliği’nin kanunların kendisine yüklediği sorumluluklar kadar, benzer sorumluluğu bulunan makamın da bunu taşıması gerekirken, kamu kurumu niteliğinde 50 bin diş hekimini temsil eden meslek kuruluşunun iletişim isteğinin “YOK” olarak görülmesinin her neyse nedenlerini anlaşılmaz bir keyfilik olarak görüyor ve kabul edilemez buluyoruz.

Önü alınamayan fakülte açılışları ve aynı zamanda kontenjanların da arttırılması ile ortaya çıkan son derece olumsuz tabloda; siyasi popülizmin diş hekimliği mesleğini ve ülke gerçeklerini taşınamaz noktaya getirdiğini görüyoruz.

Akademik kadroların fakülte ve öğrenci sayılarına orantılı olarak artmaması, diş hekimliği eğitiminin niteliğini düşürmekle birlikte etik, deontolojik ve malpraktis sorunlarına ilişkin risk oranını da giderek yükseltmektedir.

Ayrıca dişhekimine başvuru sıklığı yıllardır 0,9’larda devam ederken, 0,66 ve en son 0,41 yıl/adet olarak seyretmekte olduğu Sağlık Bakanlığı 2021 Sağlık İstatistiklerinde görülmektedir. Bu oran ülkedeki ağız diş sağlığı sorunlarındaki ciddiyeti gösterirken önemli bir yatırım gerektiren serbest çalışma olanaklarını da kısıtlamaktadır.

Diğer yandan koruyucu sağlık hizmetleri yerine yeterli kadrolar olmaksızın tedavi edici hizmetleri önceleyen Sağlık Bakanlığı’nı, eğitim sorumluluğundan çok hasta tedavisi konusunda piyasa koşulları ile rekabet eden dişhekimliği fakülteleri ve ihtiyaçtan çok daha fazla fakültelerin açılmasıyla kamu kaynaklarını ve yetişmiş insan gücünü yok eden YÖK’ü; ülkemizdeki ağız diş sağlığındaki bu sistemsizliğinin baş aktörleri ve esas sorumlusu olan kurumlar olarak görüyoruz.

Özellikle 2010 yılından itibaren akıl dışı bir şekilde artan diş hekimliği fakültesi ve mezun sayısı nedeniyle ortaya çıkan işsizlik/işçileşme sorunu giderek büyümektedir.

2010 ve daha öncesinden başlayarak günümüze kadar insangücü planlamasına ilişkin Birliğimiz tarafından konunun uzmanlarının da katıldığı çalıştaylarda her yıl hazırlanan diş hekimliğinde insangücü planlaması dosyalarının ilgili kamu kurumları ile paylaşılmasına rağmen açılan dişhekimliği fakülteleri ile kamu kaynakları sorumsuzca israf edilmekte, ülkemizin çalışkan ve zeki insan grubunda yer alan önemli değeri diş hekimleri işsizliğe, diş hekimliği mesleği de değersizleştirilmeye mahkûm edilmektedir.

2024 Yılı İlk Defa ve Yeniden Atama Kurasıyla, Kamuya “286″ dişhekimi atama ilanının Sağlık Bakanlığı web sitesinden alıntı yapılarak web sitemizde ve sosyal mecralarımızda yayımlanması üzerine, meslektaşlarımızın açıklanan kadronun azlığına olan haklı agresif tepkileri hükümetin gündemine alınmak üzere Sağlık Bakanlığı’na iletilmiştir.”

“Planla yapılmadan diş hekimliği fakültesi açılmamalı”

TDB, kamu kaynaklarının etkin şekilde kullanılması, diş hekimliği eğitiminin geliştirilebilmesi, ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin niteliğinin korunabilmesi ve diş hekimi emeğinin değerinin korunabilmesi için taleplerini şöyle sıraladı:

  • İnsan gücü planlaması yapılmadan diş hekimliği fakültesi açılmamalı,
  • Nitelikli diş hekimi eğitimi için uluslararası standartlarda akademik kadro olması, vazgeçilmez olmalı,
  • Henüz eğitime başlamamış olan fakülteler kapatılmalı,
  • Eğitim veren fakültelerde ise kontenjanların hızla azaltılmasını sağlayacak kararlar hiç zaman yitirilmeden alınmalıdır.

Yorumlar