Sağlıksız beslenme, hareketsizlik ve aşırı kilo gibi etkenlerle tüm dünyada hızla yaygınlaşan diyabet tedavi edilmediğinde yaşamı tehdit edebiliyor! Diyabet Araştırma ve Uygulama Merkezi Koordinatörü, Endokrinoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz “Dünyada 600 milyon, ülkemizde 12 milyondan fazla diyabetli bulunuyor. Araştırmalar; ülkemizde diyabetin görülme sıklığının her 10 yılda bir yüzde 100 oranında arttığını gösteriyor. Üstelik bu artış hızı dünya ortalamasının 2 katı, Avrupa ortalamasının da 3 katından fazla!” diyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün diyabet hastalığını ‘Sessiz Pandemi’ olarak tanımladığını, 2050 yılında diyabetli sayısının 1.3 milyara ulaşacağnın tahmin edildiğini belirten Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, buna karşın toplumsal farkındalığın yetersiz olduğunu, milyonlarca kişinin diyabetinin farkında bile olmadığını söylüyor. Prof. Dr. Yılmaz 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında yaptığı açıklamada; diyabet hakkında bilinmesi gerekenleri, tedavide multidisipliner yaklaşımın önemini ve yapay pankreası anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Kandaki şeker düzeyinin normalin üzerinde seyretmesi olarak tanımlanan diyabet iyi tedavi edilmediğinde koroner kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, görme kaybı ve nöropati gibi ciddi organ hasarlarına yol açabiliyor! Diyabet Araştırma ve Uygulama Merkezi Koordinatörü, Endokrinoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, diyabetin çoğunlukla sessiz seyretmesi nedeniyle yol açtığı hastalıkların da gizli nedeni olduğunu belirterek, diyabetli hastaların yüzde 80’inin kalp sorunları nedeniyle hayatını kaybettiğini söylüyor. Yapılan araştırmaların; dünyada en çok ölüme yol açan beş hastalığın nedeninin diyabet olduğunu ortaya koyduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz şöyle konuşuyor: “Diyabet damarlarda bozulmalara yol açıyor. Bu nedenle kalbi besleyen koroner damarlardaki sorunlar en çok can kaybına yol açan sebebi oluşturuyor. Ayrıca diyabete bağlı kötü kolesterol artışı damar sertliğine yol açtığı için felç, bacak damarlarındaki tıkanma nedeniyle ayakta yaralar, damar daralmasına bağlı cinsel sorunlar görülebiliyor. Damar hastalıklarına bağlı olarak ayak kaybı yaşanıyor. Yine damarlardaki bozulmadan en çok etkilenen organlarımızdan biri de gözlerimiz. Öyle ki dünya genelinde körlüğün başlıca nedenlerinden birini diyabet oluşturuyor. Böbrekler de kılcal damarlardaki bozulma nedeniyle üre yükselmesinden dolayı zarar görürken bu sorun böbrek yetmezliğine kadar ilerleyebiliyor. Kontrol altında tutulamayan kan şekeri yüksekliği, hastanın diyalize bağlanmasını gerektirebiliyor. Nöropati olarak tanımladığımız sinir sistemi hastalıkları da diyabete bağlı gelişebiliyor. El ve ayaklarda yanmalar, uyuşmalar ve duyu kaybı gibi bulgular nöropatiye işaret ediyor.”
Bu belirtilere dikkat!
Genellikle hiçbir belirti vermeden sinsice ilerleyen hastalık, kimi zaman da aşırı su içme ihtiyacı, kilo kaybı, ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, yorgunluk hissi ve bulanık görüş gibi belirtilerle ortaya çıkabiliyor. Bu belirtiler dikkate alınmadığında hastalığın tanısında zaman kaybedildiğini belirten Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, ülkemizde her 4 diyabetliden birinin diyabeti olduğunun farkında bile olmadığını söylüyor. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) verilerine göre; Avrupa’da diyabet artış hızının en yüksek olduğu ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini, ülkemizde yaklaşık 12 milyon diyabetli kişi bulunduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz “Ülkemizde her 10 yılda diyabetli sayısı yüzde 100 oranında artıyor. Öyle ki; artış hızı dünya ortalamasının 2, Avrupa’nın 3 katını buluyor. Ülkemizde 12 milyon diyabetlinin 9 milyonu ilaç tedavisi görüyor ancak geriye kalan 3 milyon kişi ise diyabetinin farkında bile değil! Son 30 yılda tip 2 diyabet 20’li yaşlara kadar inmiş durumda” diyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün diyabet hastalığını “mikrobu ve bir etkeni olmayan sessiz pandemi” olarak tanımladığını belirten Prof. Dr. Yılmaz, dünya genelinde halen 600 milyon olan diyabetli hasta sayısının 2020 yılında 1.3 milyarı aşacağının tahmin edildiğini söylüyor.
Her yıl düzenli tarama hayat kurtarıyor!
Diyabetin birden fazla organı ciddi şekilde etkilemesinden dolayı tedavisinin “multidisipliner” nitelik taşıması ve hasta hekim işbirliğinin tam olması gerektiğini vurgulayan Endokrinoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz; “Diyabet, tedavi edilmediğinde ilerleyen, hayatı tehdit eden bir hastalıktır. Bu nedenle bilimsel açıdan hiçbir doğruluğu bulunmayan tedavi yöntemlerine itibar edilmemesi gerekiyor. Hastalığın tanısından itibaren uzman ellerde planlanan tedavi süreci ile diyabetliler yaşamlarını çok rahat sürdürebilir” diyor. Diyabet tedavisinde ilaç veya insülin kullanımının tek başına yeterli olmadığını, mutlaka sağlıklı yaşam tarzı benimsemek gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz, yıllık kontrollerin ve taramaların kritik önem taşıdığını belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: “Diyabetli hastalarda kalp krizi riski 2 ila 5 kat arttığı için hastanın kalp-damar hastalıkları açısından değerlendirilmesi gerekiyor. Böylece kalp krizi gibi ciddi riskler önceden fark edilebiliyor. Göz sağlığı uzmanları gözlerde meydana gelebilecek sorunları, nefroloji uzmanları böbrekleri değerlendiriyor. Yıllık organ tarama tetkiklerini yaptıran hastalar, organ hasarlarının erkenden fark edilerek önlem alınması sayesinde daha uzun ve sağlıklı yaşam sürebiliyor. Hiçbir belirti olmasa bile diyabet hastalarının yıllık kalp, böbrek, göz ve sinir sistemi kontrolünün yapılması gerekiyor.”
Tedavide ‘Yapay Pankreas’ dönemi! Son yıllarda diyabetin takip ve tedavisinde güncel teknolojilerin yaşamımıza girmesiyle hastalık yönetiminde birçok kuralın değiştiğini belirten Prof. Dr. M. Temel Yılmaz “Yapay pankreas kan şekeri kontrolü zor olan diyabetlilerde 21. yüzyılın en gelişmiş teknolojisidir. Yapay pankreas, üç sistemin; insülin pompası, sürekli glikoz ölçüm cihazı (CGM) ve bunlarla entegre çalışan bir akıllı zeka ile çalışan yapay pankreas programından oluşur. Yeni kuşak insülin pompaları, kablolu insülin pompaları ve yeni nesil, cilde yapışan ‘Patch Pump’lar olarak iki gruba ayrılır. Bu sistemlerle, dışarıdan enjeksiyon yapmaksızın insülin iletimi uzaktan kumanda ile sağlanabilir, gün içinde anlık olarak insülin iletim dozu ayarlanabilir. Glikoz ölçüm aletlerinin yerini almaya başlayan Sürekli Glikoz Ölçüm Sistemleri (CGM) cihazları ise; her 2 dakikada bir kan şekeri ölçerek günde 720 ölçüm yapar. Bu sistemlerle günün her saatinde telefonunuzdan veya mobil sistemlerden kan şekerinizi izlemek mümkündür. Yapay pankreas sistemleri CGM’den gelen uyarılarla diyabetli bireyi daha hipoglisemiye girmeden tespit edip, pompadan insülin akışını durdurabilir. Aynı şekilde kan şekeri yükseldiğinde otomatik olarak ara insülin dozu verilmesini sağlayabilir.”