Ali Raif İlaç Sanayi’nin Kurumsal İletişim Müdürü Canan Sarıdaş Öztürk, BusinessMED’e verdiği röportajda kendisini, eğitim geçmişini ve 20 yıllık ilaç sektöründeki deneyimini paylaştı. İlaç endüstrisine olan geçiş hikayesini anlatan Öztürk, sektördeki son dönemi değerlendirirken sağlık sektörünün önemine de vurgu yaptı.
Öncelikle sizi tanımak isteriz, kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, 1978 doğumluyum. Yedi aylıkken kreş yolculuğu ile başlayan eğitim hayatı Nişantaşı Kız Lisesi ve ardından DNA’nın gizemine olan hayranlığımdan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Biyolojik Bilimler Bölümü’nde temel tıp ve genetik öğrenimi ile devam etti. Profesyonel iş hayatına 2001 yılında ilaç sektörü ile başladım. Yirmi yıl sonra ikinci mezuniyetim İstanbul Bilgi Üniversitesi MBA programı ile oldu. Belirli bir iş deneyimi sonra böylesi bir tazelenme sizi tekrar dinamikleştiriyor. Yaşam boyu öğrenme serüveninde hobilerin ve yetkinlik eğitimlerinin gelişim sürecine ve yaratıcılığa büyük katkı sağladığına inanıyorum. Sanatsal faaliyetler sizi iletişimde güçlendirirken, sportif faaliyetler disiplin ve dayanıklılıkta fayda sağlıyor. Okul yıllığı komitesi ile başlayan yolculuk marka müdürlüğüne uzandı. 2001 yılında ilaç endüstrisine junior ürün müdürü olarak başladım. Referans marka, yerli üretim, geniş pazar, özellikli niş pazar, jenerik marka vb. birçok farklı ürün portföyü ve pazar kategorisinde çalışma şansım oldu. Dinlemenin ve sorgulamanın önemini barındıran 16 yıllık pazarlama deneyiminin ardından 5 yıl eş zamanlı ilaç sektöründe uyum ve kurumsal iletişim rollerini üstlendim. Uyum bölümünün kurulması, sektörel mevzuat olarak değer aktarımı sisteminin uçtan uca takibine izin veren politika ve dijital araçların iş süreçlerine entegrasyonu, KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) süreçlerinin yapılandırılması ve nihayetinde ticari marka iletişiminden sonra etik ve itibar konusunu da kapsayan yolculuk kurumsal marka iletişimine kadar vardı. 2007 yılında başladığım Ali Raif İlaç bünyesinde 2022 yılından beri kurumsal iletişim süreçlerine odaklı olarak çalışıyorum.
Medikal/ilaç sektörüne geçiş hikâyeniz?
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde aldığımız eğitim çok kıymetli idi. Bir taraftan derinlemesine temel tıp bilimlerini öğrenirken diğer taraftan genetik alanının her aşaması ile çalışıyorduk. Bununla birlikte kişisel olarak iletişim ve organizasyona olan ilgim artıyordu. İlaç endüstrisi, her iki alanı da birleştirebileceğim bir fırsat dünyasına dönüştü. Eğitim alt yapısı farklı endikasyon alanlarına adaptasyonumu ve temas ettiğim paydaşlar tarafından kabulümü kolaylaştırdı. İlaç endüstrisindeki yolculuğum 2001 yılında junior ürün müdürü olarak çalışmam ile başladı.
Sektördeki son dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektöre yeni girmek isteyen ya da girenlere önerileriniz var mı?
Sağlık sektörü işin felsefesini kavrayabilirseniz maneviyat açısından da tatmin edici bir iş kolu. İnsanlık var olduğu müddetçe sağlık problemleri, sağlık çözümleri ve sağlık iletişimi devam edecek. Teknoloji erişimi ve sürece dahil edilmesi arttıkça iş yapış şekillerimiz değişecek belki ama sağlık endüstrisi hep devam edecek. İlacın hastaya erişimindeki tüm adımlarda sağlık için çalışırken tanımadığınız insanların yaşam mücadelelerinde tedaviye ulaşmalarında katkı sağladığınızı bilmek çalışma hayatınıza anlam katan bir değer önermesi oluyor.
Sektöre girmek isteyenlere ve kariyerinin başında olanlara önerim; mutlaka nörobilim ve teknolojik trendler konusunda kendilerini eğitsinler. Davranış psikolojisi ve davranış ekonomisi yükselen bir değer. Son yıllardaki ekonomi ödülleri bu çalışmalara veriliyor. Sosyoloji veya psikoloji dalında eğitiminiz olmasa da bu alandaki ödüllü araştırmacıların kitaplarını okumanız size bütünsel bir bakış açısı kazandırıyor. Her ne iş yaparsanız yapın ucunda insanın maddi manevi bir alışverişi var. Bilinç dışı kararlarımız ve rutine binmiş refleks hareketlerimiz bizi yönlendiriyor. İnsan davranışlarını ve sürü psikolojisini anladığımızda kullanıcı deneyimi ve müşteri yolculuğu evreninde ihtiyaçları, sorunları ve fırsatları daha iyi görebiliyoruz. Proje yönetirken çözüm odaklı düşünmek, projeyi oluştururken ve tasarlarken sorun odaklı düşünmek çok fayda sağlıyor. Planlayıp, uygulayıp, kontrol edip, ölçümlemediğiniz süreç iyileşen bir döngü yaratmayabilir. Sağlıkta ilacın kalitesi, erişimi, yerinde kullanılması ve tedavi uyumu kadar sağlık okuryazarlığının artırılması ve hastanın duygusal ihtiyaçlarının karşılanması önem kazanıyor. Bu sebeple doğru bilgi üretmek kadar bu bilginin kişileri eyleme geçirip geçirmediği de önemli bir başarı kriteri haline geliyor. Son olarak kendilerine kariyer hedeflerinde kontrol süreleri belirlemelerini öneririm.
İletişim planlamalarınızı yaparken en çok neye dikkat edersiniz?
“Nedene” odaklanmak “nasılı” bulmaya ışık tutuyor. 5N1K soruları ve deneyim yolculuğundaki temas noktalarını incelemek paydaş analizi yaparken ilk atılacak adımlar oluyor. Bu soruların cevabını zihin haritası üzerinden mecralara göre kademelendirip ihtiyaca göre projelendiririz. Planlamalarımızı ihtiyaçlar ve fikirler üzerinden bütçemize göre sadeleştiririz. Bütünsel yaklaşım açısından markamızın özü “sağlık” ve “sağlık için çalışırken topluma ne fayda sunabilirim” konusunda doğru bilginin kaynağı olmaya ve değer üretmeye gayret ederiz.
Geldik “En”li Sorularımıza;
En çok mutlu olduğunuz / dinlendiğiniz zamanlar?
Doğada olmak, ailem ve sevdiklerimle birlikte olmak, yeni deneyimler keşfetmek, birilerinin sorununa çözüm olmak, hayata geçirdiğimiz projelerin işlediğine ve katma değer yarattığına şahit olmak.
Sizi en çok yoran insan profili nedir, tanımlayabilir misiniz?
Her şeye olumsuz tarafından bakıp direnen kişiler. Çünkü önce nötrlemeye çalışmakla başlamak gerekiyor.
En son okuduğunuz kitap ve sizde bıraktığı iz?
Dr. Mustafa Merter’in Dokuz Yüz Katlı İnsan adlı kitabı. Sophie’nin Dünyası, felsefe alanı için ne ise bence bu kitap da psikoloji için öyle. Kendisi psikiyatrist olan yazar, meditasyon da dahil birçok öğreti ile çalışmış ve sonunda yolu tasavvuf ile kesişmiş. Geçmişten bugüne kadar gelen psikoloji ekollerinin kat ettiği yoldaki kavramlar ile tasavvuftaki kavramları karşılaştırarak ve tanımlayamadıkları parçaları tasavvuf öğretisinden tamamlayarak aktarmış. İnanılmaz metaforlar ve diyagramlar içeriyor. Kuantum fiziğinden sicim teorisine, insanın tekamül yolculuğundan davranış psikolojisine kadar birçok boyutu birbiri ile uyumlu o kadar güzel tarif etmiş ki ilgilenenlere hararetle tavsiye ederim. Birçok yerde atıflanan Mevlana’nın Mesnevi’sinden sözleri size hoş aydınlanmalar yaşatacak.
En son gittiğiniz film veya tiyatro?
Atatürk Kültür Merkezi’nde Carmen’e gittim. Yıllar sonra AKM’de arkadaşlarım ile birlikte olmak çok hoş bir histi.
Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?
Umarsızca koşmak, gülmek, keşfetmek.
Çevrenizdeki insanların size en çok hangi cümle/kelimeyi söylemesini isterdiniz?
Bu da geçer.
Şimdi de biraz kişisel sorular;
Bunu herkes bilmeli dediğiniz bir hayat tecrübenizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Deneyim değil ama herkese Prof. Dr. Türker Kılıç’ın Yaşamdaşlık konusundaki videolarını izlemelerini, makalelerini okumalarını tavsiye ederim.
Mutluluğun tanımı nedir sizce?
Anı yaşamak, beklentiyi yüksek tutmamak.
Hayatta ilham aldığınız bir kişi ya da bir söz var mı?
Yaşam senin düşlediğinden daha güzel.
Tatil için nereleri tercih edersiniz?
Yayla ve deniz tatilini severim. Karadeniz yaylaları inanılmaz bir keşif alanı, doğa ile baş başa sessizliğin içinde kalp atışlarınızı duyabiliyorsunuz. Ege sahillerinin turkuaz suları beni benden alıyor. Bilmediğim ülkelere gidip keşfetmek ise bambaşka bir güzellik.
Yemek kültürünüzle ilgili neler söylersiniz? Özellikle sevdiğiniz bir yemek var mı?
Dedemin, “Allah rızık genişliği versin” diye bir duası varmış. Bu duayı anlayamamıştım ta ki gluten intoleransı gelişip de 6 yıldır bu şekilde beslenmek zorunda kalana kadar. Sağlık probleminiz yok ise sevdiğiniz yemekleri tadını ala ala ve her lokmanın keyfine vara vara tüketin.
Size göre gelmiş geçmiş en iyi dizi hangisi?
Birçok değerli dizi ve yapım var ama ilk aklıma gelen hiç bitmesin istediğim “Anne with an E” dizisi. Hikayesi, replikleri ve yetişkin ile çocuk iletişimi açısından inanılmaz bir rehberlik sunuyor.
Asla yapmam dediğiniz şey nedir?
Böyle söylenince bir şekilde “yapmak” ile sınandığımıza inanıyorum. Durum ve koşul değerlendirirken o şartları yaşamak, o ayakkabıyı giymek gerek. Bu sebeple asla “asla” dememeli.
Önümüzdeki sene üzerine yoğunlaşacağınız tek bir konu olsaydı, bu ne olurdu?
Davranış psikolojisi ile derinleşmeye devam.
Hayatınızdaki zorlu dönemleri nasıl atlatıyorsunuz?
Üreterek, öğrenerek.