Perde Arkasındakiler

İlaç sektörünün içinden: Onur Çiçek

Çok uluslu bir ilaç şirketinde Nörobilim alanında Ülke Değer Takımı Lideri/Ürün Müdürü olarak görev yapan Onur Çiçek, BusinessMED’e verdiği röportajda kariyer yolculuğunu ve hayatına ilişkin detayları bizlerle paylaştı.

1. Öncelikle sizi tanımak isteriz, kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba, ben Onur Çiçek. 29 yaşındayım ve doğduğum şehir olan Adana’dan İstanbul’a üniversite okumak için taşınalı 11 sene oldu. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 2018 yılında mezun oldum ve üniversite yıllarımda Güney Kore’de Uluslararası Pazarlama üzerine eğitim aldım. İş hayatına ise yaklaşık 6 yıl önce direkt olarak ilaç sektörüyle başladım. Bu süre içinde Roche, Merck ve Novo Nordisk gibi global firmalarda özellikle onkoloji ve hematoloji alanlarında çalışma fırsatı buldum. Şu an çok uluslu bir ilaç şirketinde Nörobilim alanında Ülke Değer Takımı Lideri/Ürün Müdürü olarak görev yapıyorum. Bu rolüme ek olarak aynı zamanda İmmünoloji alanında Pazar Erişim Müdürü olarak ek bir görevi sürdürüyorum. Geçtiğimiz aylarda ise aynı şirkette Bölge Müdürü olarak ek bir görev alarak farklı bir deneyim daha kazandım.

2. Medikal/İlaç sektörüne geçiş hikâyeniz?

Üniversite son sınıfta birçok bölüm arkadaşımın hızlı tüketim/danışmanlık firmalarına yöneldiği bir dönemde benim ilaç sektöründeki staj maceram başladı. Sektöre ilk adımımı Roche’ta finansal kontrol stajyeri olarak attım ve yaklaşık 6 ay boyunca bu görevde bulundum. Ardından yine Roche’ta immüno-onkoloji pazarlama stajyeri olarak çalışma fırsatı buldum ve bu deneyim, benim için büyük bir öğrenme süreci oldu. Bu süreçte çalıştığım ürün müdüründen aldığım vizyon ve deneyim, ilaç sektöründe kariyer yapmaya olan kararımı şekillendirdi. Şu an itibarıyla bu kararı verdiğim için son derece memnunum ve ilaç sektöründeki kariyerimdeki büyüme ve başarılarımı ilerletme fırsatını dört gözle bekliyorum.

3. Bu işi yapmıyor olsaydınız ne yapmak istersiniz?

Eğer şu anki işimi yapmıyor olsaydım kesinlikle barmenlik yapmak isterdim ve özellikle kokteyl yapımına yoğunlaşmayı tercih ederdim. Kokteyller, içeceklerin sanatı gibi bir şey benim için ve özellikle acı ve ekşi tatların birleştiği kokteyllere karşı inanılmaz bir tutkum var. Bu tutkumu takip ederek yapılacaklar listeme kokteyl üzerine eğitimler almayı ve bu alanda kendimi geliştirmeyi ekledim. Belki de farklı bir zaman diliminde, bu alanda daha fazla çalışma fırsatı yakalayabilirim.

4. Pazarlama planlamalarınızı yaparken en çok neye dikkat edersiniz?

Pazarlama planlarımı oluştururken, öncelikle işin temel ihtiyaçlarını ve hedeflerini belirlemeye odaklanıyorum. Bu, ‘Key business questions’ dediğimiz temel sorulara yanıt aramakla başlıyor. Bu soruları çözümlemek, stratejilerimi ve projelerimi şekillendirmeme yardımcı oluyor. Örneğin müşteri ihtiyaçları ve etkili pazarlama stratejileri gibi temel sorulara odaklanarak iş planımı oluşturuyorum. Bu yaklaşım, planlarımın daha açık, net ve başarılı olmasını sağlıyor. Ayrıca pazarlama planımı detaylandırırken müşteri grupları, rakip analizi, bütçe tahminleri ve iletişim stratejileri gibi diğer önemli faktörleri de göz önünde bulunduruyorum.

5. En çok mutlu olduğunuz ve dinlendiğiniz zamanlar?

Beni en çok mutlu ve dinç hissettiren anlar, kaliteli ve eğlenceli vakit geçirdiğim anlardır. Bu anları yalnız başıma, ailemle, arkadaşlarımla veya kedimle geçirerek sağlayabiliyorum. Ayrıca şehir hayatının karmaşasından uzaklaşarak sakin tatiller yapmak da dinlendiğim ve yenilendiğim zamanlar oluyor.

6. En son okuduğunuz kitap ve sizde bıraktığı iz?

En son ve ara ara tekrar okuduğum kitap ‘Çocuk, Köstebek, Tilki ve At’ oldu. Bu kitabı ilk kez eski genel müdürümüz hediye ettiğinde okumuştum ve her okuduğumda farklı duygularla karşılaşıyorum. Bu kitap benim için yaşamın derinliklerine dair vurucu mesajlar içeriyor. Özellikle çok sevdiğim iki alıntıyı paylaşmak istiyorum. Birincisi “Çok tuhaf değil mi? Sadece dışımızı görebiliyoruz, oysa hemen her şey içimizde oluyor.”Diğeri ise“Hepiniz ne kadar sıradan olduğumu anlayacaksınız diye endişeleniyorum bazen” dedi çocuk… “Sevilmek için olağanüstü olman gerekmez” dedi köstebek. Bu kitap, her okuduğumda beni düşünmeye ve yaşamın anlamını araştırmaya teşvik ediyor. Röportajı bitirir bitirmez hemen tekrar okumak istiyorum.

7. En son gittiğiniz şehir veya ülke ve hisleriniz?

Bu yaz en son, Roma, Napoli ve Budapeşte üçlüsüne yolculuk yaptım. Napoli, beni büyük bir sürprizle karşıladı. Şehirde zaman zaman kendi şehrim Adana’ya benzerlikler buldum ve bu durum beni şehri beğenme noktasından oldukça etkiledi. Kyoto ise şimdiye kadar gezdiğim şehirler arasında en farklı deneyimi yaşadığım ve en beğendiğim şehirdi. Tarihi atmosferiyle eski zamanlarda yolculuk yapıyormuş hissini yaşattı.

8. Şimdiye kadar katılmaktan en keyif aldığınız etkinlik neydi?

Sanırım cevabı çok net bir şekilde Köln Karnavalı. Arkadaşlarımla 5-6 yıldır düzenli olarak Şubat ayında Köln’e gidiyoruz ve bu karnavalda sadece eğlenmeye odaklandığımız, tüm sıkıntıları unuttuğumuz 2-3 gün geçiriyoruz. Bu karnavalın sonrasında ikinci sıra için Disneyland Paris ve Paraiso Festival arasında gidip geliyorum. Bu iki etkinlikte de unutulmaz anılar biriktirdim ve yenilerini tekrar yaşamak için sabırsızlanıyorum.

9. Kendinizde en sevdiğiniz ve asla kaybetmek istemediğiniz özelliğiniz nedir?

Eğlenceli olmak. Hem özel hayatımda hem de iş hayatımda sürekli olarak eğlenmeye odaklanıyorum. Tüm gerginlikleri minimuma indirmek ve kısa hayatımızın tadını çıkarmak kendimize yapabileceğimiz en büyük iyiliklerden birisi.

10. Kendinizi 3 kelime ile tanımlamanızı rica etsek bunlar ne olurdu?

Meraklı, duygusal, neşeli

11. Hayatınızda bir keşke bir de iyi ki dediğiniz iki durum paylaşabilir misiniz?

Keşke dediğim bir anımın olmamasını tercih ediyorum ve bu nedenle hayatı dolu dolu yaşamaya çalışıyorum.  Bu da hayatta deneyimlemek istediğim birçok güzel şeyin olmasını sağlıyor. En iyi ki dediğim an ise sokakta bir lağım kenarında ağlarken bulduğum kedimin evimin kraliçesi olarak hayatıma girmesi oldu.

12. Mutluluğun tanımı nedir sizce?

Mutluluk hem kendinizi hem de karşınızdaki insanı kabul ederek küçük şeylerden dahi keyif almak ve iç huzurunu bulmaktır.

13. Hayatta ilham aldığınız bir kişi ya da bir söz var mı?

Hayat Arkeoloji Müzesi’nde bulunan İskelet Mozaiğinin sözünü ilham alıyorum. “Neşeli Ol Hayatını Yaşa”

14. Hayatınız bir film olsaydı arka planda çalan parça ne olurdu?

Bir Polo&Pan fanı olarak Canopee şarkısı olurdu.

15. Zamanı durdurmak isteseniz hangi yaşta isterdiniz? Neden?

Üniversite yıllarımda zamanı durdurmayı çok isterdim, özellikle 23-24 yaşlarımda. Boğaz manzarasına karşı çimlerde oturup arkadaşlarımla keyif yapmak, bir şeyler içmek ve bu anların tadını çıkarmak gerçekten özel bir deneyimdi. Yaş aldıkça bu dönemin kıymetini daha iyi anlıyorum.

16. Kendinizde bir özelliğinizi değiştirmek isteseniz bu ne olurdu?

Her şeyi yönetmeyi istiyorum ancak bazen diğer insanların beni yönlendirmesine ve kararlar almalarına izin vermek çok önemli. Kontrolün yanı sıra esneklik de hayatta dengeyi sağlamamıza yardımcı olur.

17. Tatil için nereleri tercih edersiniz?

Genel olarak yurtdışında seyahat etmeyi tercih ediyorum. Avrupa yerine Uzakdoğu ve Güneydoğu Asya gibi İstanbul’da yaşadığımız hayattan farklı kültürleri deneyimlemek benim için daha ilgi çekici.

18. Yemek kültürünüzle ilgili neler söylersiniz? Özellikle sevdiğiniz bir yemek var mı?

Üniversitede Gastronomi ve Degüstasyon Kulübü’nün başkanlığını yapmıştım.  Yani hem yemek yapmakla hem de yemek yemekle aram oldukça iyi. Yemek yapmak, benim için bir tür meditasyon gibi ve bu uğraş, kafamdaki tüm sorunları unutturuyor. Adanalı olduğum için kebap her zaman favori yemeğim.  Ancak ev yemeği olarak yeşil fasülyeyi hiçbir yemeğe değişmem.

19. Hayatınızdaki zorlu dönemleri nasıl atlatıyorsunuz?

Zorluklarla başa çıkmak için yardım istiyorum ve bu işlerimi kolaylaştırıyor. Yardım almak, güçsüzlük değil, bir sorunu çözmenin önemli başlangıcıdır.

20. Dünyaya yeniden ve bir hayvan olarak gelseydiniz bu hangi hayvan olurdu?

Kesinlikle panda olarak gelmek isterdim.

Yorumlar