Röportajlar

Bipolar bozukluk nesiller boyu görülme eğilimi gösteriyor

Bipolar bozukluğun çok boyutlu, süreğen ve tekrarlayıcı bir hastalık olduğuna vurgu yaparak hastalığa etki eden faktörlere ilişkin konuşan Prof. Dr. Kürşat Altınbaş: “Bipolar bozukluk, ailelerde nesiller boyu görülme eğilimi göstermektedir. Bipolar bozukluğu olan kişilerin üçte ikiden fazlasının bu bozukluğu sahip ya da depresyonu olan en az bir yakın akrabası vardır. Bu da genetik faktörlerin önemli olduğunu düşündürmektedir.” ifadelerini kullandı

İki uçlu duygudurum bozukluğu ya da manik depresif hastalık olarak tanımlanan bipolar bozukluk, etkili tedavi uygulanmadığı takdirde gündelik hayatı olumsuz etkileyebiliyor.

Mani ve hipomani dönemi olmak üzere 2 evrede kendini gösteren bipolar bozukluğun bir ucunda neşe, coşku gibi duygular bulunurken; diğer ucunda depresyon, karamsarlık gibi duygular bulunuyor.

Bipolar bozukluğa sahip hastalar, hastalık dönemi sırasında etkili tedaviye ulaşabilirlerse rahatlıkla hastalık öncesi hâllerine dönebiliyorlar.

30 Mart Dünya Bipolar Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Kürşat Altınbaş, hastalığa neden olan etkenler, teşhisi ve tedavisine ilişkin önemli bilgiler verdi.

  • Bipolar bozukluk nedir? Bipolar I ve II arasındaki farklar nelerdir?

Bipolar bozukluk; iki uçlu duygudurum bozukluğu, manik depresif hastalık, iki uçlu mizaç bozukluğu, bipolar affektif bozukluk gibi isimlerle bilinen ve tüm dünyada yaklaşık 40, 50 kişiden birini etkileyen; duyguların, düşüncelerin ve davranışların dönemsel değişkenliği ile karakterize bir hastalıktır. “Bipolar” kelime anlamı olarak iki kutuplu veya iki uçlu anlamına gelmektedir. Hastalığı isimlendirmek için bipolar kelimesinin kullanılma nedeni, hastalığın 2 farklı nitelikteki dönem çeşidine işaret etmek içindir. Hastalık seyrinde bir uç mani ve hipomani dönemini temsil ederken, diğer uç depresyon dönemini temsil etmektedir.

Mani ve hipomani döneminde görülen değişiklikler kişiden kişiye değişebilmektedir. Birkaç günden daha uzun süren, günün neredeyse tamamında aşırı neşeli, bazen öfkeli, coşkulu hissetme, enerjide abartılı artış, düşünce, konuşma ve hareketlerde hızlanma, kişinin kendisine olan güveninin aşırı artması en yaygın görülen (hipo)manik belirtilerdir. Hipomani, mani dönemine kıyasla daha kısa süren ve daha hafif şiddetli bir dönemdir. Bu nedenle dikkatli değerlendirilmediğinde gözden kaçırılabilir. Hastalığın diğer ucunda bulunan depresyon genellikle daha iyi bilinen ve tanınan bir durumdur. Depresyon döneminde yaygın olarak çökkün ruh hâli, isteksizlik, enerji azlığı, uyku ve iştah düzensizlikleri, karamsarlık ve suçluluk düşünceleri mevcuttur, zaman zaman özkıyım fikirleri de görülmektedir.

Bipolar bozukluk resmî sınıflandırılmasında tüm dünyada kabul görmüş 2 alt tip vardır. Bipolar bozukluk tip I’de hastalık seyrinde manik dönemin yanı sıra depresyon dönemleri de görülmektedir. Bipolar bozukluk tip 2’de ise depresyon ve hipomani dönemleri hastalık seyri sırasında belirli bir döngüde ortaya çıkmaktadır. Bipolar bozukluk tip II’de manik dönem görülmediği ve hipomani dönemi zaman zaman gözden kaçırılabildiği için bu alt tip gözden kaçırılabilmektedir. Bipolar bozukluk tip II seyrinde depresyon sayısı sıklıkla hipomanik dönemlerden daha fazladır. Ancak her iki alt tipte de kişiler, depresyon döneminde manik döneme göre daha uzun süre geçirmektedirler. Manik dönemin gürültülü ve dikkat çeken doğasına karşın depresyon dönemleri daha uzun sürmektedir.

  • Bipolar bozukluk genellikle hangi yaşlarda teşhis ediliyor?

Hastalığın ortaya çıkışı genellikle genç erişkinlik yaş aralığında, 18-45 yaşlarında anlaşılmaktadır. Ancak eğer hastalığa yatkınlık oluşturan etkenler varsa 18 yaşından önce, çocuk ve ergenlik döneminde de hastalık belirtileri görülmektedir. Ya da daha nadir de olsa ileri yaşlarda ilk kez hastalık belirtilerinin görüldüğü olgular vardır. Bir diğer önemli konu, özellikle bipolar bozukluk tip II’nin, hipomanik dönemlerin maniye görece daha ılımlı olması nedeniyle gözden kaçırılması sonucu hastalığın yineleyici depresyon olarak izlenmesi, bipolar bozukluk tanısının gecikmesi sorunudur. Bu nedenle çok sayıda depresyon dönemi yaşayan kişilerde hipomanik dönemler dikkatle araştırılmalıdır.

  • Bipolar bozukluğa sebep olan etkenler nelerdir? Hastalıkla ilişkili olan diğer faktörlerden bahsedebilir misiniz?

Bipolar bozukluk çok boyutlu, süreğen ve tekrarlayıcı bir hastalıktır. Hastalıktan tamamen sorumlu tek bir neden yoktur. Hastalığın başlangıcı ve seyrinde tek bir neden değil, çok sayıda nedenin birlikte rol oynadığı düşünülmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalarda, beyindeki kimyasalların dengesinde ve iletiminde sorun olduğu ve hastalığın kalıtımsal geçiş gösterdiği bildirilmiştir. Bipolar bozukluk, ailelerde nesiller boyu görülme eğilimi göstermektedir. Bipolar bozukluğu olan kişilerin 2/3’ünden fazlasının bu bozukluğu sahip ya da depresyonu olan en az bir yakın akrabası vardır. Bu da genetik faktörlerin önemli olduğunu düşündürmektedir. Tüm genetik dizilimin aynı olduğu tek yumurta ikizlerinde dahi, ikizlerden birinde hastalık varsa diğer ikizde hastalığın görülme olasılığı %80-90 dolaylarındadır. Yani başka bir ifadeyle tek yumurta ikizlerinde bile hastalık kesin ortaya çıkacaktır diyemeyiz. Ancak kişinin 1. dereceden yakın akrabasında (ebeveyn, kardeş) bipolar bozukluk varsa görülme riski yaklaşık 3-4 kat artmaktadır. Güncel genetik araştırmalarda saptanan belirli genler vardır ve bu alanda yapılmakta olan araştırmalar devam etmektedir. Yine de hastalığın ortaya çıkışını genetik faktörler tek başına açıklamamaktadır. Öte yandan, beyinde hücreler arası iletişimi sağlayan nörotransmitter denilen maddeler ve ilişkili kimyasalların belirli beyin bölgelerinde, özellikle duyguların yönetildiği limbik sistem miktarında değişiklikler olduğuna, bunun da sinir hücreleri arası iletişimde sorunlara neden olduğuna ilişkin güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Günümüzde bipolar bozukluğun genetik, beyin kimyasallarıyla ilgili ve çevresel nedenlerden kaynaklanan bir hastalık olduğu bilinmektedir.

  • Bipolar bozukluğun tanısında sık karşılaşılan hatalar nelerdir?

En yaygın görülen hata, bipolar bozukluk tanısının gözden kaçırılması ya da yanlış tanılandırılmasıdır. Sıklıkla bipolar bozukluk tip II için gözden kaçırılan hipomanik dönemler nedeniyle kişiler uzun süreli antidepresan tedavi kullanmakta ve yineleyici depresyon tanısıyla izlenmektedir. Bipolar bozukluk ile ortak belirtilere sahip olan bozukluklardan biri dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğudur, çocukluk çağına ait detaylı öykü ve uzunlamasına izlemde genellikle bu 2 tanı birbirinden ayırt edilebilmektedir. Ayrıca zaman zaman düşünce bozukluklarının mani ve depresyon dönemlerine eşlik etmesi, şizofreni ve diğer psikotik bozukluklarla karıştırılmasına neden olmaktadır. Bipolar bozuklukta sıklıkla manik veya depresif dönem düzeldikten sonra düşünce (sanrı ya da hezeyan) ve algı (varsanı ya da halüsinasyon) bozuklukları da düzelmektedir. Sınırda (Borderline) kişilik bozukluğu da bipolar bozukluklarla ortak belirtilere sahip ve özellikle bipolar bozukluk tip II ile karıştırılabilen bir diğer klinik tablodur. Sınırda kişilik bozukluğunda belirtiler genellikle dönemsel olmamakta, zaman sınırlı seyretmemekte ve gelişimsel süreçte ortaya çıkmaktadır.

  • Bipolar bozukluk genel olarak hastaların yaşam kalitelerini nasıl etkiliyor?

Bipolar bozukluk, zamanında ve etkili tedavi edilebildiğinde yaşam kalitesinde kalıcı bozulmalara neden olmamaktadır. Hastalık dönemleri sırasında kişilerin gündelik işlevlerini yerine getirmesi zorlaşmakta, kişiler arası ilişkileri etkilenmekte ve mesleki görevlerini sıklıkla yerine getirememektedirler. Ancak hastalık dönemi etkili bir şekilde tedavi edilebildiğinde kişiler hastalık öncesi iyilik hâllerine dönebilmektedirler. Yine de tanı ve tedavideki gecikmeler, uygun tedavinin planlanamaması ya da daha şiddetli sık yineleyen dirençli hastalık varlığında, kişiler hastalık öncesi iyilik hâllerine tam olarak dönemeyebilirler. Bu nedenle bipolar bozukluk tanısı almış bazı kişilerin yaşam kalitesinde belirgin bozulmalar olabilir ve kişiler eski yaptıkları işlerine dönemeyebilirler.

  • Bipolar bozukluğun koruyucu tedavisine ilişkin bilgi verebilir misiniz?

Bipolar bozukluk tedavisinde kullanılan ilaçlar duygudurum düzenleyicileri (lityum, valproat, karbamazepin, lamotrijin gibi), genellikle antipsikotik diye anılan serotonin ve dopamin düzenleyicileri ile antidepresanlardır. Bu ilaçların her birinin farklı etkililik özellikleri bulunmaktadır. Alanda çalışan uzmanlar, bu ilaçlarla ilişkili yapılmış araştırmalar ışığında hazırlanmış tedavi kılavuzları ve deneyimlerine göre tedavileri planlamaktadırlar. Bipolar bozukluk tanılı kişilerin günümüzde ancak yaklaşık %10’u tek bir ilaç ile (sıklıkla lityum) korunabilmekte, büyük bir oranda en az 2 ilacın birlikte kullanımı gerekmektedir.

  • Türkiye’de bipolar bozukluğa sahip hastalar için tedavi kurumları ile hastalara destek sistemi bulunuyor mu?

Farklı illerde yalnızca duygudurum bozukluğu olan kişilerin tedavi ve izleminin yapıldığı özelleşmiş dal merkezleri, bipolar bozukluk tanılı kişilere nitelikli hizmet ve desteği sağlamaya çalışmaktadır. Ayrıca alandaki uzmanların kurduğu Bipolar Bozukluklar Derneği (www.bipolarturkiye.org) ile hastalık tanısı almış kişiler ve yakınlarının kurduğu Bipolar Yaşam Derneği (bipolaryasam.org), ortak etkinliklerle bilgilendirme ve eğitim toplantıları düzenleyerek destek sistemini güçlendirmeye çaba göstermektedir.

  • Hastalığın tedavisindeki güncel gelişmelerden bahseder misiniz?

Bipolar bozukluk tedavisinde kullanıma giren etkililiği kanıtlanmış ve görece daha az yan etkisi olan bazı ilaçlar maalesef ülkemizde bulunmamaktadır. Bu durum, zaman zaman tedavi uygulamalarımızda zorluklara neden olmaktadır. İlaç geliştirme çalışmaları bir yandan devam ederken, öte yandan ilaç dışı tedavi seçenekleri (psikoterapiler, somatik tedaviler) de yaygınlaşmaktadır. Artan etkili ve güvenilir tedavi seçeneklerinin daha fazla kişinin yaşam kalitesinde iyileşme sağlayacağı kuşkusuzdur.

  • Dijital trendlerle birlikte ruh hâli semptomlarını, uykuyu ve bipolar bozukluğun diğer semptomlarını izlemeye yönelik yeni yaklaşımlar bulunuyor mu?

Dijital sağlık uygulamaları tüm dünyada giderek yaygınlaşmakta ve hastalık belirtilerini önceden saptamaya yardımcı olmaktadır. Ülkemizde de Bipolar Bozukluklar Derneği uzmanları ile alanda çalışan yazılımcıların, bipolar bozuklukların izlemi için geliştirdiği “Albert Health” isimli bir dijital sağlık asistanı bulunmaktadır. Son güncellemeler ve düzeltmeler sonrası önümüzdeki günlerde muhtemelen yaygın olarak kullanılmaya başlayacağını düşünüyorum. Bu alanda da araştırmalar hızla sürmektedir.

Yorumlar