Nobel İlaç Onkoloji Medikal Müdürü Dr. Fatih Orkun Kundaktepe, hekimlikten medikal yöneticiliğe uzanan kariyer yolculuğunu, sektördeki son dönemi ve kişisel perspektifini BusinessMED’e anlattı.
Öncelikle sizi tanımak isteriz, kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1985 yılında Malatya’da dünyaya geldim. Lise dahil eğitimimi burada tamamladıktan sonra 2003 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesine başladım. 2010 yılında fakülteden mezun olduktan sonra Giresun Toplum Sağlığı Merkezinde yönetici olarak mecburi hizmetimi yaptım.
Kısa bir süre sonra Tıpta Uzmanlık Sınavı sonucunda, Okmeydanı Eğitim Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Bölümünde asistan olarak göreve başladım. 4 yıl süren asistanlık sürecimin ardından 2015 yılında iç hastalıkları uzmanı oldum. Sonrasında global bir ilaç firmasında bölgesel medikal yönetici olarak 8 ay çalıştım. Bunun ardından 4-5 ay gibi kısa bir süre de özel bir sağlık hizmetleri kurumunda ambulans hekimi olarak görev yaptım.
2016 yılında, mecburi hizmet atamasıyla kamudaki hekimlik hizmetine geri döndüm. Gaziosmanpaşa Taksim Eğitim Araştırma Hastanesinde 3,5 yıl çalıştıktan sonra Taksim Eğitim Araştırma Hastanesine atandım ve 2,5 yıl da orada görev yaptım. Sonrasında, özel bir hastanede 8 ay hekimlik yaptım. Temmuz 2022’den beri Nobel İlaç Onkoloji Medikal Müdürü olarak görev yapıyorum.
Hobilerim arasında seyahat etmek, gitar çalmak ve kedimle vakit geçirmek var. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde Defect isimli bir alternatif rock cover grubunda gitar çalıyordum. Şu an dünyanın dört bir tarafına dağılan üyelerine selam olsun.
Bir oğlum var.
İlaç sektörüne geçiş hikayeniz nasıl başladı?
İlaç sektörü dahiliye asistanlığımda dikkatimi çekmişti. Bir keresinde yine bir iç hastalıkları uzmanı medikal müdür kliniğimize sunuma gelmişti. Kendisiyle tanışıp sonrasında iletişime geçerek iş tanımını öğrenmiştim. Bana uygun olduğunu düşünmüştüm. Bir taraftan da hekimlik yapmak istiyordum. İstanbul’un çeşitli bölgelerinde hekimlik yaptıktan sonra, “artık sırası geldi” diye düşünerek sektöre adımımı attım. Hekimlik zamanımda da saha çalışanı arkadaşlarımız tarafından medikal departmana çok uygun olabileceğim söyleniyordu. Sektördeki dinamizm ve rekabet sizi sürekli canlı tutuyor ve devamlı olarak yeni mücadelelere girebiliyorsunuz. Bu canlılığı seviyorum.
Sektördeki son dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörde yeni olanlara önerileriniz var mı?
Onkoloji alanında çalıştığım için son dönemi oldukça hareketli buluyorum. Sürekli klinik pratiği değiştirecek çalışmalar yayınlanıyor ve kılavuzlar güncelleniyor. Bu gelişmeleri takip etmek çok önemli, ben de tedavi alanlarımla ilgili yayımlanan her makaleyi inceliyorum.
Sektöre girecek arkadaşlar öncelikle sık seyahat etmeye hazır olsunlar diyebilirim. Yeni başlayanlarda genellikle bu tempoya adapte olmak zor olabiliyor. Bunun dışında iletişimin çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebilirim. Sektör çok yoğun ama bir o kadar da keyifli.
Medikal planlamalarınızı yaparken en çok neye dikkat edersiniz?
Saha çalışanlarımızdan gelen iç görüler ve pazarlama stratejilerini göz önüne alarak planlama yaparım. Bir medikal müdür olarak sahaya da gerekli vakti ayırmak gerekir diye düşünüyorum. Kağıt üzerinde yapılan planların gerçek hayata geçebilmesi iyi bir saha-merkez iletişimi ile mümkün olabilir.
Şimdi de Biraz Kişisel Sorular;
Hiç “iyi ki” ve “keşke” dediğiniz anlar oldu mu?
Keşke sektöre daha erken geçseydim, iyi ki bugün olduğum kişiyim.
En sevdiğiniz ve asla kaybetmek istemediğiniz özelliğiniz nedir?
Kararlılık, sonuç odaklılık ve hedeflere arzu ile koşmak.
Hayatınız bir film olsaydı arka planda çalan parça ne olurdu?
Bir Opeth şarkısı olan Face of Melinda.
Hayatta ilham aldığınız bir kişi ya da bir söz var mı?
“Per Aspera Ad Astra”: Zorluklardan yıldızlara, çok güzel bir Haggard şarkısıdır aynı zamanda.
Çalışma arkadaşlarınıza buradan seslenseniz ne söylemek isterdiniz?
İyi ki sizlerle çalışıyorum. Birlikte yakaladığımız her başarı yeni başarılarımızın bir habercisi. Go team!
Kendinizde bir özelliğinizi değiştirmek isteseniz bu ne olurdu?
Bazen hızlı sonuç alabilmek adına sabırsız davranabiliyorum.
En yakın arkadaşınızın sizi tanımlarken söyleyeceği ilk kelime ne olurdu?
Bir arkadaşımın 2011 yılında Ekşi Sözlük’teki tanımlaması: Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde dahiliye asistanı olarak görev yapan sert görünümlü ama pamuk gibi bir doktor. Bir nevi Dr. Cox (Scrubs dizisinden) diyebiliriz.
Yemek kültürünüzle ilgili neler söylersiniz? Özellikle sevdiğiniz bir yemek var mı?
Yemeyi genel olarak çok severim. Annemin karnıyarığı favorim, yurt dışı seyahatlerimde mutlaka en eski restoranlarından birinde geleneksel yemeklerini tadarım.
Size göre gelmiş geçmiş en iyi dizi hangisi?
Çok klişe olacak ama kesinlikle Breaking Bad. Sitcom olarak da The Office (ABD versiyonu) ve Seinfeld.
Hayatınızdaki zorlu dönemleri nasıl atlatıyorsunuz?
Müzikle.
Mutluluğun tanımı nedir sizce?
Kendin olmak, sağlıklı olmak ve kalbin hızlı çarparken gülümseten her şey.
Geldik “En”li Sorularımıza;
En çok mutlu olduğunuz/dinlendiğiniz zamanlar?
Oğlumla birlikte olduğum ve müzik dinlediğim zamanlar. Gitar çalmak da beynimi boşaltan bir aktivite. Tek seyahat etmeyi de çok rahatlatıcı buluyorum.
En son okuduğunuz kitap ve sizde bıraktığı iz?
Bilinmeyen Adanın Öyküsü/Jose Saramago: İnsanların yönlendirmelerine aldırmadan, inandığınız hedefe gitmeye kararlı iseniz; cesaretiniz sayesinde o hedef size ulaşır.
En son gittiğiniz şehir veya ülke ve hisleriniz?
Mart ayında Madrid’e gitmiştim. Barcelona’ya kıyasla bana biraz daha gri ve soğuk geldi. Yine de şehrin her sokağını adımlamak ve keşfetmek oldukça keyifliydi. Özellikle yerlilerin tercih ettiği birkaç mekan çok iyiydi.
En son gittiğiniz film veya tiyatro?
Robot Düşleri, oğlumla gittiğim ilk sinema filmi oldu.
Şimdiye kadar katılmaktan en keyif aldığınız etkinlik neydi?
Metallica İstanbul Konseri (2008)