Erkeklerde prostat kanserinin, akciğer kanserinden sonra en sık teşhis edilen ikinci kanser türü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Talha Müezzinoğlu: “Prostat kanseri, ülkemizde de erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden biridir. Erkeklerde saptanan her yeni kanser vakasının yüzde 7-8 kadarı prostata aittir. Prostat kanseri, tipik olarak yaşlı erkeklerde daha yüksek oranda teşhis edilir ve en yüksek insidans oranları 65-74 yaş arası erkeklerde görülür. Türkiye Prostat Kanseri Haritası’nın sonuçlarına göre ülkemizde her 12 erkekten 1’inin prostat kanseri tanısı aldığını ve bu hastaların yarısının 60-69 yaş aralığında olduğunu görüyoruz.” şeklinde konuştu
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Talha Müezzinoğlu, Medimagazin’in prostat kanserine ilişkin sorularını yanıtladı.
- Prostat kanseri Türkiye’de nasıl seyrediyor? Hastalar genellikle hangi evrede geliyor?
Prostat kanserinin klinik seyri, hastalığın tanı anındaki evresine ve hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve kanserin tipi gibi diğer faktörlere bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir. Genel olarak prostat kanseri yavaş ilerleyen bir kanserdir ve erken evre prostat kanseri teşhisi konan birçok erkek, kanserleriyle ilgili olumsuzlukları minimal seviyede tutabilirler. Hastalara prostat kanseri teşhisi konulan evre değişkenlik göstermektedir.
Yapılan otopsi çalışmalarında, 30 yaş altında %5 görülen prostat kanserinin her dekatla bir arttığı ve 80 yaş üzerindeki erkeklerde %59 oranında görüldüğü bilinmektedir. Benim de yöneticisi olduğum, Türk Üroonkoloji Derneği tarafından, Türk Üroonkoloji Derneği Prostat Kanseri Veritabanı kaynaklı bilgiler ışığında hazırlanan Türkiye Prostat Kanseri Haritası’nın sonuçları geçen yıl yayımlandı.
Buna göre Türkiye çapında 19 büyük merkezden elde edilen 5.040 hastaya ait veriler ile oluşan raporda, prostat kanserli hastaların yarısının 60-69 yaş aralığında olduğu ve erken evre prostat kanserinin kendine özgü herhangi bir belirtisinin olmadığı belirtilmiştir.
Prostat kanseri tipik olarak, rutin prostata spesifik antijen taraması veya parmakla rektal muayene yoluyla prostat bezinin dışına yayılmadan önce erken bir aşamada teşhis edilir. Bununla birlikte, bazı erkeklere idrar yapmada zorluk, idrarda veya menide kan veya kemik ağrısı gibi semptomlar ile daha ilerlemiş prostat kanseri teşhisi konulabilir. Dünyada ve ülkemizde de taramalarını, kan tetkiki ve muayenelerini düzenli yaptıran erkekler herhangi bir semptom olmadan erken evrede teşhis edilmektedirler.
- Türkiye’de prostat kanserlerinin dağılımı ne durumda? Prostat kanserlerinin tüm kanser türleri içinde oranı nedir?
Erkeklerde prostat kanserinin tüm kanser türleri içindeki oranına bakıldığında; prostat kanseri, akciğer kanserinden sonra erkeklerde en sık teşhis edilen 2. kanserdir. Prostat kanseri, ülkemizde de erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden biridir. Erkeklerde saptanan her yeni kanser vakasının %7-8 kadarı prostata aittir. Prostat kanseri tipik olarak yaşlı erkeklerde daha yüksek oranda teşhis edilir ve en yüksek insidans oranları 65-74 yaş arası erkeklerde görülür. Türkiye Prostat Kanseri Haritası’nın sonuçlarına göre ülkemizde her 12 erkekten 1’inin prostat kanseri tanısı aldığını ve bu hastaların yarısının 60-69 yaş aralığında olduğunu görüyoruz.
- Pandemi sonrası prostat kanseri vakalarında daha geç evrede teşhis görüyor musunuz?
Pandemi, sağlığa erişimde yarattığı aksamalar ve önceliğin akut olan COVID-19 hastalığına odaklanması ile tüm kanser tiplerinde olduğu gibi prostat için de daha az klinik kontrol ve ilerleyen evrelerde teşhis sorununu gündeme getirdi. Bu gruba, teşhis alan ama pandemi nedeni ile tedavisinde gecikme yaşayan hasta grubu da dahil. Daha önce de belirttiğimiz gibi prostat, genel olarak yavaş ilerleyen bir kanser tipi olduğu için pandeminin yarattığı geç teşhis ve tedavi eksikliği durumundan diğer tip kanserlerle karşılaştırıldığında daha az etkilenen bir grup olduğunu söyleyebiliriz.
- Tedavi konusunda son gelişmelerden bahsedebilir misiniz?
Erken evre dediğimiz, prostata lokalize hastalıkta hala cerrahi ve radyoterapi altın standart ve küratif potansiyeli olan tedavi seçenekleridir. Cerrahi açık, laparoskopik ya da robot yardımlı yapılabilmektedir. Laparoskopik cerrahi son yıllarda gittikçe daha az uygulanırken, açık ve robot yardımlı prostat ameliyatları arasında da onkolojik ve yan etkiler açısından fark gözlenmemektedir. Lokal ileri dediğimiz lenf bezlerine yayılan hastalık durumunda bile günümüzde aktif olarak cerrahi ve radyoterapi uygulanabilmektedir. Hatta metastatik hastalıkta bile metastaz yoğunluğuna göre -oligo metastaz durumunda daha agresif davranmakta ve hastalığı tedavi etmekteyiz. Bununla birlikte, özellikle daha ileri evre kanser tipleri için sürekli gelişen-güncellenen medikal ve minimal invaziv tedavi seçenekleri mevcut. Bu tedavilerin bir kısmı aktif olarak kullanılmakta, bazıları ise henüz araştırılmaktadır.
- PARP İnhibitörleri: İlerlemiş prostat kanserinin tedavisinde ümit verici sonuçlar göstermiştir. PARP inhibitörleri, kanser hücrelerinde DNA onarım yollarını hedefler ve kanser hücreleri ile savaşılmasını sağlar.
- İmmünoterapi: İmmünoterapi, kanserle savaşmak için vücudun bağışıklık sistemini kullanan bir tedavi türüdür. Son birkaç yılda, pembrolizumab ve nivolumab dahil olmak üzere çeşitli immünoterapi ilaçları ilerlemiş prostat kanserinin tedavisi için onaylanmıştır.
- Radyofarmasötikler: Radyofarmasötikler, kanser hücrelerini hedeflemek için kullanılabilen radyoaktif maddeler içeren ilaçlardır. Günlük kullanıma giderek daha fazla girmektedirler.
- Kişiselleşmiş Tıp/Akıllı İlaç: Kanser tedavisini kişiselleştirmek için genetik ve diğer bilgilerin kullanılmasını içerir. Son birkaç yılda, belirli ilaçlarla hedeflenebilen prostat kanseri hücrelerindeki genetik mutasyonları belirlemeye yardımcı olabilecek birkaç yeni test geliştirilmiştir.
- Fokal Tedaviler: Mümkün olduğu kadar sağlıklı dokuyu korurken, sadece prostat içindeki kanserli dokuyu hedeflemeyi amaçlayan bir tedavi türüdür. Bu yaklaşım, cerrahi veya radyasyon tedavisi gibi daha invaziv tedavilerle ilişkili yan etki riskini potansiyel olarak azaltabilir. Son yıllarda, yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason ve kriyoterapi dahil olmak üzere birçok yeni fokal terapi tekniği geliştirilmiştir.
- Prostat kanseri ele alındığında erken ve etkin tedavi, sağkalım oranlarını nasıl etkilemektedir?
Prostat kanseri için erken ve etkili tedavi, hayatta kalma oranlarını önemli ölçüde artırabilir. Prostat kanseri genellikle yavaş büyür ve semptomlara neden olmayabilir veya uzun yıllar prostat bezinin dışına yayılmayabilir, ancak bazı durumlarda daha hızlı büyüyüp yayılarak daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Prostat kanseri, prostat bezinin dışına yayılmadan erken teşhis ve tedavi edildiğinde, uzun süreli hayatta kalma şansı genellikle mükemmeldir. Lokalize prostat kanseri olan erkeklerde 5 yıllık sağkalım oranı %100’e yakındır. Lokalize prostat kanseri, kanserin hala prostat beziyle sınırlı olduğu ve vücudun diğer bölgelerine yayılmadığı anlamına gelir.
İlerlemiş veya metastatik prostat kanseri olan erkekler için yani kanser vücudun diğer bölgelerine yayılmıştır, tedavi daha zor olabilir, ancak erken ve etkili tedavi yine de hayatta kalma oranlarını artırabilir. Tedavi seçenekleri; hormon tedavisi, kemoterapi, immünoterapi, hedefe yönelik tedavi veya bu tedavilerin bir kombinasyonunu içerebilir. Ek olarak, son yıllarda metastaz sayısının az olduğu bazı hastalarda radyoterapi ve cerrahinin kombinasyonu etkin olarak kullanılmaktadır. Eski zamanlara göre günümüzde in-op yani cerrahi tedavinin etkin/mümkün olmadığı hasta grubu çok azalmıştır.
Mevcut tedavilere ek olarak, sadece prostat kanseri değil tüm kanser hastalarında sağlıklı yaşam kurallarının uygulanması ve kimyasallarda uzaklaşma, hastalığın tedavi başarısını önemli düzeyde etkilemektedir. Bu nedenle sağlıklı beslenme ve egzersiz ile ideal kilonun sağlanması, hastaların tedavi süresince yan etkiler açısından korunması ve desteklenmesi çok önemlidir. Kimyasal olarak günümüzde sigara en önemli zehirdir. Tanı sonrası bırakılması bile yaşam süresine katkı sağlamaktadır. Ayrıca egzersiz, her evre hastalıkta yaşam süresini uzatmakta, yan etkileri tedavi etmekte veya görülme sıklığını azaltmaktadır.
Günümüzde kanser tedavisi uygulayan tüm hekimlerin reçetelerine egzersizi de eklemeleri gereklidir. Bu amaçla kurduğum ve halen başkanlığını sürdürdüğüm prosTATLI HAYAT Derneği, başta prostat kanseri olmak üzere tüm kanser hastalarında yaşam kalitesini artırıcı uygulamaları hedefleyen ve ülkemizde ilk olan bir organizasyondur.
- Gelecekte prostat kanserinin tamamen ortadan kaldırılması konusunda ne kadar iyimsersiniz?
Prostat kanserinin daha etkili bir şekilde önlenmesi ve tedavisi için umut veren yeni tedaviler ve teknolojilere yönelik araştırma ve geliştirmelerin devam ettiğini söyleyebilirim. Prostat kanserini tamamen ortadan kaldırmak şimdilik mümkün olmasa da tarama, teşhis ve tedavideki gelişmeler birçok hasta için sonuçlarda önemli gelişmelere yol açmıştır.
Hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapi gibi yeni tedavi seçeneklerinin geliştirilmesi, ilerlemiş veya metastatik prostat kanseri olan erkeklerde hayatta kalma oranlarını iyileştirmeye yönelik umut verici bir adımdır. Ek olarak, prostat kanserinin genetiğine yönelik araştırmalar, kanser hücrelerinde spesifik genetik mutasyonları hedef alan kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesine ve potansiyel olarak daha etkili ve daha az toksik tedavilere yol açabilir.
Genel olarak, yakın gelecekte prostat kanserinin tamamen ortadan kaldırılması mümkün olmasa da tarama, teşhis ve tedavide devam eden araştırmalar ve ilerlemeler, bu hastalığa sahip erkekler için sonuçlarda sürekli iyileştirmeler için umut vermektedir.