Röportajlar

Nöropatik ağrılı hastaların yüzde 70’i uygun tedaviye erişemiyor

Türk Nöroloji Derneği Nöropatik Ağrı Çalışma Grubu Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Can Ebru Kurt, dernek olarak yürüttükleri çalışmaya ilişkin bilgi verdi. Türkiye’nin farklı bölgelerinde bulunan 11 nöroloji polikliniğinden 3 ay süreyle elde edilen verileri paylaşan Prof. Dr. Kurt, çalışma ile nöropatik ağrılı hastaların %70’inin etkin olmayan dozlarda tedavi aldığının ortaya konduğunu söyledi. Prof. Dr. Kurt, açıklamasında, nöropatik ağrıya yaklaşımda halen iyileşmeye ihtiyaç duyulduğu mesajını da verdi

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Nöroloji Derneği Nöropatik Ağrı Çalışma Grubu Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Can Ebru Kurt, Medimagazin’in nöropatik ağrılara yönelik sorularına yanıt verdi.

  • Nöropatik ağrı nedir, yaygın semptomları ve tanı yöntemleri nelerdir?

Nöropatik ağrı, somatosensöriyel sistemin lezyonu ve/veya disfonksiyonuna bağlı olarak ortaya çıkan bir semptomdur. Yanma, donma, batma, karıncalanma ve elektriklenme gibi nosiseptif ağrıdan farklı özelliklere sahiptir. Ek olarak, normal şartlarda ağrı yaratmayan bir uyaranın ağrı olarak algılanması (allodini) ve ağrılı bir uyaranın abartılı bir şekilde hissedilmesi (hiperaljezi) nöropatik ağrının önemli özelliklerindendir. Nöropatik ağrı, santral veya periferik sinir sistemi lezyonlarında da ortaya çıkabileceği için ağrının lokalizasyonu ve nörolojik muayene bulgularına göre tanı testleri seçilmelidir. Santral nöropatik ağrıda beyin ve spinal kordun manyetik rezonans görüntüleme yöntemleri ile değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Ek olarak, somatosensöriyel uyarılmış potansiyeller [somatosensory evoked potential (SEP)] de özellikle spinal kordun arka kordonunun disfonksiyonunu gösteren önemli bir tanı testidir. Periferik nöropatik ağrı tanı yöntemleri genellikle elektrofizyolojik çalışmalara dayanmaktadır. Elektronöromiyografi (ENMG) ve SEP tanıda önemli olmakla birlikte, bu yöntemler ince miyelinli ve miyelinsiz liflerin fonksiyonunu gösterememektedir. Bu nedenle ENMG bulguları normal olan periferik nöropatili hastalar için lazer veya ağrı uyarılmış potansiyelleri, mikronörografi, kalp hızı değişkenliği, kutanöz sessiz süre, ter testi, kantitatif duyu testi, deri biyopsisi, korneal konfokal mikroskopi gibi ince miyelinli ve miyelinsiz liflerin fonksiyon ve morfolojisini değerlendiren özelleşmiş tanı testleri gerekmektedir. Tüm bu tanı testleri öncesinde, nöropatik ağrılı hastalarda poliklinik şartlarında uygulanabilecek DN4, LANSS ve painDETECT gibi Türkçe geçerlilik ve güvenilirliği olan tarama anketlerinin de olduğunu hatırlatmak isterim.

  • Nöropatik ağrı hangi durumlara bağlı olarak gelişir, nöropatik ağrıya yol açan risk faktörleri nelerdir?

Tanımından da anlaşılacağı gibi somatosensöriyel sistemin herhangi bir bölgesinde ortaya çıkacak lezyon veya disfonksiyon bu semptoma neden olmaktadır. Parietal korteksin, talamusun veya spinal kordun farklı doğadaki lezyonları (demiyelinizan hastalıklar, vasküler patolojiler, tümörler, travma) santral nöropatik ağrılara neden olmaktadır. Periferik nöropatik ağrı ise birçok nedene bağlı nöropatide ortaya çıkmaktadır. Nöropatik ağrının görüldüğü en sık edinilmiş nöropatiler; diyabetik polinöropati, vaskülitik nöropati, Guillain-Barré sendromu, kronik inflamatuar demiyelinizan polinöropati, HIV başta olmak üzere enfeksiyonlara bağlı nöropatiler, kemoterapötikler başta olmak üzere çeşitli ilaç ve toksinlere bağlı gelişen toksik nöropatilerdir. Fabry hastalığı, TTR-ilişkili amiloid polinöropati, herediter duyusal otonomik nöropatiler, Charcot-Marie-Tooth hastalığı, Tangier hastalığı gibi kalıtsal nöropatiler de periferik nöropatik ağrı nedenleri arasında sayılmaktadır.

  • Bu tür ağrılar hastaların yaşam kalitelerini nasıl etkiliyor?

Nosiseptif ağrılar gibi nöropatik ağrılar da hastaların yaşam ve uyku kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum, depresyon başta olmak üzere psikiyatrik bozuklukların da nöropatik ağrılı hastalarda daha sık görülmesine neden olur. Ek olarak, nöropatik ağrı tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkileri de kimi zaman hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

  • COVID sonrası nöropatik ağrı vakalarında artış görüldü mü? Long COVID sendromu geçirenlerde halen nöropatik ağrılar gözlemleniyor mu?

COVID-19 pandemisi sırasında, pandemi öncesi nöropatik ağrısı olan hastaların psikososyal nedenlerle ve/veya tedavilerinde aksama olması nedeniyle ağrılarında artış olduğu çok çeşitli çalışmalarda gösterildi. Ek olarak, COVID-19 ile ilişkili nöropatik ağrının enfeksiyonu geçiren hastaların %2-5’inde görüldüğünü söyleyebiliriz. Virüsün nöron ve kas liflerine trofizmine, yoğun bakım ve prone pozisyonunda uzun süreli yatışa, COVID-19 aşıların komplikasyonlarına bağlı olarak nöropatik ağrı gözlenebilir. “Long COVID” veya “post COVID” ise COVID-19 enfeksiyondan 1-3 ay sonra devam eden ve başka nedenle açıklanamayan kognitif, otonomik semptomlar, egzersiz intoleransı ve ağrı sendromlarının gözlendiği bir tablodur. Bu hastaların yaklaşık %25’inde nöropatik ağrı ortaya çıkmaktadır.

  • Türkiye’de nöropatik ağrı görülme sıklığı üzerine yürüttüğünüz çalışmalardan ve sonuçlarından bahsedebilir misiniz?

Türk Nöroloji Derneği Nöropatik Ağrı Çalışma Grubu olarak, Türkiye’nin farklı coğrafi bölgelerinden 11 merkezin nöroloji polikliniklerinde 3 ay süreyle nöropatik ağrı sıklığını araştırdık. Bu çalışmanın sonucunda, nöroloji polikliniğine başvuran hastaların %2,7’sinde nöropatik ağrının varlığı DN4 ve painDETECT tarama skalaları ile gösterildi. Bu oran, farklı popülasyonlarda yapılan epidemiyolojik çalışmalarda elde edilen %7-10 arasındaki nöropatik ağrı prevalansı ile karşılaştırıldığında düşüktü. Bunun nedeninin, nöropatik ağrı tanısı için farklı 2 tarama testi kullanmamız olabileceğini düşündük. Bir diğer dikkat çekici sonuç ise çalışmaya katılan nöropatik ağrılı hastaların %70’inin etkin olmayan dozlarda nöropatik ağrı tedavisi almakta olmasıydı. Ek olarak, Nöropatik Ağrı Çalışma Grubu’nun 2007-2009 yılları arasında yaptığı bir başka çalışmada, nöropatik ağrı kılavuzlarında kullanılmayan tedavilerin %48 hastada kullanıldığı rapor edilmişti. Bu nedenle klinisyenlerin nöropatik ağrıya yaklaşımında hala iyileşmeye ihtiyaç duyulduğunu düşünmekteyim.

  • Nöropatik ağrı tedavisinden ve son yıllarda tedavide yaşanan gelişmeler hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Ne yazık ki nöropatik ağrı tedavi kılavuzlarının sayısı fazla olsa da nöropatik ağrı tedavisinde kullanılan ilaçlarda benzer çeşitliliğe hala ulaşılamadı. Son yıllarda sinir blokajları ve transkraniyal manyetik stimülasyon gibi girişimsel tedaviler ile ilgili çalışmalarda artış olmuştur. Fakat günümüzde tedaviye rağmen hastaların yaklaşık %30-50’sinde ağrı kontrolü sağlanamamaktadır. Ayrıca nöropatik ağrı tedavisinde kullanılan sistemik tedavilerin yan etkileri de kullanımlarını kısıtlamaktadır. Bu nedenle hem topikal tedavilerin artmasına hem de yan etki profili düşük, etkinliği yüksek yeni tedavilere ihtiyaç duyulmaktadır.

Yorumlar