Röportajlar

PROF. DR. TÜLİN TİRAJE CELKAN: “PLAZMİNOJEN EKSİKLİĞİ EN SIK TÜRKLERDE SAPTANIYOR”

Milyonda 1,6 oranında rastlanan plazminojen eksikliği hakkında konuşan Prof. Dr. Tülin Tiraje Celkan, “Bu hastalık en sık Türklerde saptanıyor, bu hastalığı inceleyecek olan da Türk doktorları olmalıdır” dedi

Plazminojen eksikliği nedir ve ne kadar yaygın?

Plazminojen damar içi ve dışı fibrinoliz (pıhtının parçalanması), yara iyileşmesi, hücre göçü, doku oluşumu, anjiogenez (damar oluşumu) ve embriogenezde rol oynayan bir proteindir. Kanın aşırı pıhtılaşmasını önlemek ana görevidir. Vücuttaki tüm membran yüzeyleri fibrinden fibrinolitik aktivitesi olan plazminojen sayesinde temizlenir ve nemlenir. Vücut sıvılarında plazminojen aktivitesi olmadığında membranlarda fibrinden zengin materyal birikimi olur; membranlar, kalınlaşır ve odunsulaşır.

Hastalığa milyonda 1,6 oranında sıklıkta rastlanılır, bu nedenle hekimler arasında bile bu hastalığı hiç bilmeyen çok doktor vardır.

Plazminojen eksikliğinin tipik belirtileri ve semptomları nelerdir? Plazminojen eksikliği ile ilişkili potansiyel komplikasyonlar veya eşlik eden hastalıklar nelerdir?

Plazminojen eksikliği en sık gözü tutar ancak sadece gözü tutmaz, sistemik bir hastalık tablosu oluşturur. Daha nadir olsa da vücuttaki tüm membranlar etkilenebilir. Santral sinir sistemi, ciltte juvenil colloid milium, gingiva, solunum yolu, kadın genital yol, gastro intestinal sistem, genitoüriner sistem membranları tutulabilir. 

Göz kapakları içinde beyaz-sarı bazen kırmızı renkte kalın odunsu görünümde olan bir katman saptanması hastalık için tipiktir. Genelde klinik süt çocukluğunda başlar. Lokal hasar, enfeksiyon ve göz cerrahisi membran oluşumunu tetikler. Ligneous (odunsu)  konjuktivit genelde plazminojen eksikliğinin en rahatsız edici klinik formudur ve plazminojen eksikliği olanlar tanı alana dek bu nedenle değişik göz damlaları ile tedavi edilmektedir (Kortikosteroid, siklosporin, hyaluronidaz, heparin, antiviral, antibakterial, antifungal, vb.). Ancak literatürde değişik sonuçlar verilmekte ise de göz damlalarının odunsu membrana etkisi tartışmalıdır. Tıpkı göz damlalarında olduğu gibi cerrahi membran temizliği de çok kısa süreli iyilik hali sağlar ve işlemin ardından membran gelişimi tetiklenerek daha da artar.

Santral sinir sistemi mebranları tutulması ile hidrosefali ve Dandy-Walker sendromu görülür. Santral sinir sistemi tutulumu bazı olgularda Ligneous (odunsu) konjuktivit ve ligneous gingivitten önce oluşur. Hidrosefali olan olgularda tekrarlayan shunt tıkanıklıkları en önemli sorundur. 

Ligneous servikovajinit tanı ve tedavisi kadın doğum hastalarında problemlidir. Genellikle kadın doğum hekimlerinin plazminojen eksikliğini çok bilmemeleri kronik ve tedaviye dirençli servikovajinitli olgularda tanıda gecikme ile sonuçlanmaktadır. Ayrıca hastalarda gecikmiş yara yeri iyileşmesi görülür. 

Akciğer tutulumu gösteren olgularda klinik gidiş daha kötü seyreder. Akciğer ve solunum yollarının tutulması klinik nadir olmakla birlikte literatürdeki olgular genelde Türk kökenli olgulardır. 

Homozigot kadın olgular genelde kanalda fibrine ikincil gelişen enflamasyonla tıkanma ve bozuk ovulasyona bağlı gebe kalamamakta ya da gebe kalsa bile canlı çocuk sahibi olamamaktadır. 

Duyma problemi ve böbrek taşı da sık olarak hastalarda saptanabilir.

Plazminojen eksikliğini belirlemek için yaygın olarak hangi tanı testleri kullanılır?

Klinik odunsu konjuktivit ve gingivit, tekrarlayan beyin şant tıkanıklığı vb. olan hastalarda kanda plazminojen düzey ve aktivitesinin ölçümü ile kesin tanı konulur. Bu hastalık genetik olarak kalıtılır. Aslında otozomal çekinik bir hastalık olmasına rağmen taşıyıcılarda veya genetik olarak muatasyon saptanmasa da polimorfizm görülen bireylerde bile klinik olarak hastalık görülebilmektedir. Halen bu konu araştırılmakta ve henüz kanıta dayalı nedensellik bağı kurulamamaktadır.

Plazminojen eksikliği için güncel tedavi seçenekleri nelerdir?

Çok yeni olarak ülkemizde kullanılmaya başlanılan göz damlası ve Nisan 2024’de Türkiye ilaç piyasasına gireceğini öğrendiğimiz damardan ilaç şeklinde (plazminojen) olan ReplozymR ilacı vardır.

Tüm bu tedaviler çok yeni ve henüz geri ödeme için bürokratik zorluklar içerdiği için şimdiye dek hastalarımızda taze donmuş plazma (TDP) ile kanda düşük olan maddenin yerine koyma tedavisi yapmaya çalışarak klinik bulgularını azaltma ve bertaraf etmeye çalıştık. Yine lokal olarak en sık göze, bazı hastalarımızda bronş içine ve deri üzerine ve diş etlerine de TDP uygulayarak hastalarımızda çoğunlukla geçici ancak uygulandığı dönemlerde düzelme elde ettik.  

Plazminojen eksikliği alanında devam eden araştırma çalışmaları var mı, önümüzdeki yıllarda ne gibi potansiyel atılımlar öngörüyorsunuz?

Bu hastalık özellikle Türk ve Arap kökenli ve ebeveynleri akraba olan çocuklarda daha sık rastlanmaktadır. Nitekim dünyadaki en büyük serilerden biri Türkiye’deki hastalardır. Bu nedenle özellikle genç genetik ve hematolog arkadaşların bu hastalıkla ilgili bilinmeyen konularda inceleme yapmasını bekliyorum. Plazminojen çok farklı bir protein. Çok yeni olarak plazminojeni nanopartikül olarak ilaç şekline getirildiğinde hemofili tedavisinde faktör olmayan tedavi yöntemi olarak hayvan deneyleri yapılmaktadır. Mademki bu hastalık en sık Türklerde saptanıyor (2006 yılında Schuster’in 50 olguluk tüm dünyadaki hastalardan oluşan serisinde 12 hasta Türk kökenlidir) bu hastalığı inceleyecek olanda Türk doktorları olmalıdır. 

Yorumlar