Röportajlar

SPOR SALONLARI GECE KULÜPLERİNDEN DAHA TEHLİKELİ!


Psikoloji Doktoru Dr. Metin Çınaroğlu BusinessMED’e verdiği röportajda, kas dismorfisi bozukluğu, steroid ve performans arttırıcı ilaç kullanımının gençler üzerindeki risklerine dikkat çekti.

Spor salonları gece kulüplerinden daha risklidir diyorsunuz; burada kastınız nedir?

21 yüzyılın maskelenmiş en sinsi bağımlılık türlerinden biriyle karşı karşıyayız. Kas dismorfisi bozukluğu ve buna bağlı steroid ve performans arttırıcı ilaç bağımlılığı. Hemen şimdi size neden çocuklarınızı spor salonlarına göndermemeniz konusunda inanmakta zorlanacağınız bilgiler vereceğim.

Konu başlığı biraz garip değil mi? Spor salonları nasıl olurda gece kulüplerinden daha riskli mekanlar haline gelebilir. Şöyle ki; son yıllarda spor salonlarındaki ciddi artış ve sosyal medyanın hayatımızdaki etkisiyle birlikte gençlerimizi kaslı, fit ve daha önemlisi doğal olmayan ideal vücut beklentisine sokmuş ve bu beklentiden beslenen büyük bir sektör oluşmuştur. Bu sektörler arasında, spor salonları, takviye ürün satanlar ve tabi ki steroid ve performans arttırıcı ilaç satışları. Faydalandıkları ana psikolojik unsur beden algımız üzerinde oluşturduğumuz bozukluklardır. Buna kas dismorfisi bozukluğu ya da kısaca kas dismorfisi diyebiliriz. Kas dismorfisi ve benzeri bozukluklar kişinin bedenini zayıf, kaslarını küçük ve sürekli geliştirilmesi gereken obsesif düşüncelere kapılırlar ve bunu rahatlatmak için kompulsif davranışlar (her gün spor yapma, ağır diyetler ve tabii ki steroid ve performans arttırıcı ilaç kullanımı) geliştirirler. Günümüzde beden güzelliği gün geçtikçe özgüven ve öz değerlerle bütünleştiği için ve her an sosyal medyadan o idealleştirilmiş bedenlerin sergilendiği içeriklere maruz kaldığımızdan insan doğası gereği çocuklarımız ve gençlerimiz de bu tip idealleştirilmiş bedenleri arzulamaktadır. Bu da doğal yollarla olabilecek bedenin ötesine geçerek ben özelim farklıyım ve daha çok dikkat çekmeliyim isteğiyle yasaklı ilaçlara ya da reçetesiz alınmaması gereken doktor kontrolü olmadan kesinlikle kullanılmaması gereken ilaçlara yönelmelerini sağlamaktadır. Ve bu her geçen gün artmaktadır. 

Ülkemizde durum ne?

20 yıldır spor salonlarında zaman geçirmiş, Türkiye’deki spor salonlarını baştan sona dolaşmış ve bu alanda çalışan bir akademisyen olarak ‘ülkemizde teşhis alarak reçeteli olmadan steroid ve performans ilaç kullanan kişi sayısı yüz binli rakamların altında olamaz’ iddiasındayım. Üstelik kullanım yaşı bizzat şahit olduğum 14’ü görmüş durumda. Steroid ve performans arttırıcı ilaçlardan kastım, protein tozu, BCAA ya da L-Carnitine gibi Sağlık Bakanlığı onaylı takviye gıda olarak satılanlar değil, bahsettiğim çoğu merdiven altı hiç bir testten geçmemiş FDA ya da Sağlık Bakanlığı onaylı olmayan Sentetik Testosteron, Danabol (Metandrostenolon), Boldenon (testosteronun dihidrojene analoğu), GH Büyüme Hormonu (Somatropin), Primobolan marka adıyla bilinen (Metanolün) ya da yağ yakıcı Clenbuterol marka adıyla (Epinefrin ve Salbutamol) gibi ilaçlardır. Boldenon ve GH gibi ilaçlar büyüme sorunu olan çocuklarımıza uzman hekimler tarafından reçete edilmektedir ve faydalı sonuçları da görülmektedir. Kastetmeye çalıştığım reçetesiz ve hekim kontrolü dışında kullanım. Bu ilaçların GH ve Primobolone hariç çoğu ülkemize kaçak yollardan girmekte ve oldukça büyük bir sektör haline gelmektedir.

Çocuklarımızı neden spor salonlarına göndermemeliyiz?

Şimdi neden spor salonları çok tehlikeli, birincisi çocuklarımızı spor salonlarına gönderiyoruz bu çocuklar iyi niyetle spor yapmaya başlıyor. Daha sonra orada doğal olmayan vücut tiplerini görüyorlar, onların sosyal zorbalıklarına ya da sosyal hakimiyetlerini görüyorlar, vücutlarına imreniyorlar ve bunu doğal yollarla yoğun spor yaparak ve masum protein tozu, pre-workout gibi takviyelerle yapmaya çalışıyorlar. Daha sonra bakıyorlar ki kendi vücutları hiçbir zaman diğer steroid ve performans arttırıcı ilaç kullananlar gibi olmuyor, bu sefer YouTube vb. gibi yerlerden araştırıyorlar, ya da spor hocaları aracılığıyla küre (12 ya da daha uzun haftalar süren büyüme ve definasyon olarak ilerleyen ilaçlı dönemlere kür deniliyor) giriyorlar. Spor hocalarının bazıları da hem ilaç satışından hem de danışmanlığından para kazandıkları için (hepsi böyle değil) bu konuda motive ediyor gençlerimizi. Ve o steroid ve performans arttırıcı ilaçlar vücuda bir girdimi, onun gücünü, verdiği görüntüyü ve yaptığı kafayı (Testosteron, GH, Primobolone, GH/İnsulin, Danabol, Boldenon gibi sentetik steroid ve büyüme hormonları kişinin bedenine girdiğinde kişi sağlıklı düşünemez) yaşadıklarında artık geriye dönülmez bir yolculuğa başlamış oluyorlar. Neden gece kulüplerinden daha tehlikeli? Çünkü içkiyi içersin kafasını yaşar, sabah kalkarsın pişmanlık ya da belki serotonin düşüklüğü yaşarsın vs.

Burada düzenli sentetik hormon vurdukça kişi sürekli bedenin seks, görüntü, güç agresyon ve daha fazlasını isteyen bir modda kalıyor. Bu da yaşamın tümünü sadece ideal beden ve onun gereklilikleri etrafında şekillendirmeye başlıyor. 

Bu süreç fiziksel sağlık açısından neler barındırıyor?

Bu konunun fiziksel sağlık açısından çok sıkıntılı olduğunu gösteren onlarca çalışma var literatürde. Büyüme hormonları, kalp duvarlarında genişleme, iç organ büyümesi, kanser riski gibi durumları tetikleyebilirken, sentetik testosteronlar vücudun doğal testosteron üretimini durdurduğundan bir süre sonra çocuk olmama riski ile karşı karşıya kalınmaktadır. Ben tıp doktoru değilim, psikoloji bilim doktoruyum ancak gerek araştırmalarımda gerek olgu sunumlarımda gerekse spor salonlarındaki çevremdeki kişilerin yaşadıklarına bizzat şahit olmuş durumdayım. (Yayımlarıma Google Akademik’ten ulaşılabilir.)

Primobolone markasıyla bilinen steroidler reçetesiz ve doktor kontrolünde olmadan aşırı kullanıldığında kan yoğunluğunu arttırmakta ve kişinin düzenli olarak kan vermesi gerekebilmektedir. Yağ yakıcı ve kütle arttırıcı haplar ise karaciğer enzimlerini binli rakamlara çıkarmaktadır ve nabız arttırıcı ilaçlarla kalp krizi riski yüksek seviyeye çıkabilmektedir.

Bugüne kadar gözümün önünde 3 kişi kalp krizinden spor esnasında ölmüştür. Bunlardan biri ünlü Forex firması sahibi Sabri Hakkı Ulukartal’dır. Kendisinin steroid kullanıp kullanmadığını bilmiyorum ancak spor salonlarının çoğunda bırakın pratisyen hekimi bir hemşirenin dahi olmaması da üzerine gidilmesi gereken büyük bir eksikliktir.

Büyüme hormonları, kalp
duvarlarında genişleme, iç organ büyümesi, kanser riski gibi durumları tetikleyebilirken, sentetik testosteronlar vücudun doğal testosteron üretimini durdurduğundan bir süre sonra çocuk olmama riski ile karşı karşıya kalınmaktadır. 

Bu kadar önemli bir konu neden ilk defa duyuyoruz?

Peki bu kadar büyük bir sorunu neden kamuoyu dillendirmiyor. Çünkü bilmiyor, sağlıklı yaşam kisvesi altında maskelenmiş bir durum bu. Bu konuda araştırma yapmak da çok güç. Kimse ben steroid kullanıyorum demiyor. Ego tatmini ve ben özelim görüntüsü vermek adına ben doğalım yalanıyla çevresindekileri kandırarak narsistik semptomlarını besliyorlar. Yani çocuğunuz spor salonuna gittiğinde onu büyük bir riske atmış oluyorsunuz.

Bu ilaçlar nasıl temin ediliyor?

Bir diğer konu da eczanelerin durumu, çevremdeki birçok kişi bu ilaçları eczanelerden reçetesiz temin ettiklerini söylüyorlar. Nereden alıyorsun diyorum ilaçları, dealer dedikleri satıcılar var ya da eczane ürünü kullananlar direkt eczaneden aldıklarını söylüyorlar. Reçeten var mı? Yok. Hekim mi tavsiye etti? Hayır. Tüm eczaneler değil tabii ki, ancak bugün büyüme hormonu GH reçetesiz satılıyorsa, ya da farklı yollarla reçetelendirilerek 18 yaş altı gençlere dahi satılıyor ise durum çok ciddi. Bir katılımcı “Hocam eczanede kalfayı tanımanız yeterli, 18 yaş üstündeyseniz tanımanız bile gerekmez, eğer stoklarda varsa primobolone testosteron gibi steroidleri ya da büyüme hormonlarını hatta yağ yakmak için tiroit ilaçlarını bile direk alabiliyorsunuz” dedi!

Çevremde gördüklerimden ortaya şöyle bir iddia ortaya atılabilir, ülkemizde reçeteli hormon satışı reçetesiz hormon satışından daha az olabilir. Şimdi bahsettiğimiz ürünler kokain eş değerinde riskli. Kokainin ham maddesi metilfenidat, bu madde grubundan ilaç da yapılıyor. ADHD dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda tedavi için ancak aynı madde grubu kokain olarak da kullanılıyor yasa dışı şekilde. İkisinin de içeriği benzer, biri farmakolojik yöntemlerle hazırlanmış ve kırmızı reçeteyle satılıyor diğeri aynı merdiven altı steroidler gibi kaçak ve yasak bir ürün. Farmakolojik olan kırmızı reçeteyle satılıyor ancak aynı seviyede risklere sahip sentetik hormonlar ve steroidler reçetesiz satıldığı iddia ediliyor. Bu konuda politika yapıcıların acilen önlem alması gerekir. Yani çocuğunuz eczaneye gidip oradan istediği gibi steroid alabiliyorsa vay halimize. Sizde bakıyorsunuz çocuğunuza ‘spor yapıyor, ne güzel vücudu oldu vs.’ diyorsunuz. Spor Bakanlığı acilen Danimarka ve İsveç’te uygulanan tarzda bir spor salonu regülasyonu geliştirmeli ve spor salonlarına üyeliği 3 aylık testlere tabi tutmalıdır. Bu testler çok zor değildir, bir kan tahlili ya da saç teli örneği yeterlidir. En kötü aile hekiminden bir olur yazısı alsınlar bari bilemiyorum. Şu anda ülkemizde böyle bir regülasyon yok, eğer çocuğunuz ya da çevrenizde sevdiğiniz ve korumak istediğiniz kişiler varsa bir kan değerlerine baktırın derim. Kriteriniz şu olsun, normal değerlerin dışında gözünüze çarpan kas kütlesi görüyorsanız hemen şüphelenin. Ben çocuğumu ya da yeğenlerimi ya da sevdiklerimi bu sistemde spor salonuna kesinlikle yollamam. Doğal yerlerde spor yapmalarını özendiririm.

Başlamış kişiler nasıl kurtulabilir?

Gençlerimiz en üretken oldukları 20’li yaşlarda bu bağımlılığa kapılıyorlar ve tüm enerji ve motivasyonlarını kariyer, eğitim ve ilişkilerine değil buna harcıyorlar. Bu ülke olarak üzerinde durmamız gereken milli bir sorundur. Geri dönüşü de oldukça sıkıntılı bir durum bu. Kişi o performansa, bedene, o ilgiye ve ego tatminine bir ulaştığında bırakması çok zorlaşıyor; diyelim ki bırakmaya karar verdi ve 6 ay ara verdiğinde vücudundaki doğal haline dönmeyi gördüğünde yoğun bir depresyon durumuna giriyor. Sonuçta bedeni artık onun için en büyük özgüven kaynağı. Beden görüntüsü dışında birçok şeyi bu sebeple ıskalamış ve elinde sadece bedeni olan bir kişi hayal edin. Steroid almazsa o beden elinden gidecek. Ama bunun yanında çocuğu da olmayacak, saçları da dökülecek, iç organlarına kim bilir neler olacak. Bu arada kadınlarda da oldukça sık rastlanan bir durum bu. Kız çocuğu olanlar dikkat. Beden algı bozukluğu, fitspiration, thinspiration gibi ince ve kaslı olma özentisi, kız çocuklarımız ve kadınlarımız için büyük bir risk. Kadınlarda performans arttırıcı ilaçlar erkekler kadar gerekli değil, ancak son yıllarda yapılan araştırmalarda ve kendi yaptığım gözlemlere bakılırsa özellikle yağ yakıcılar ve steroid ve performans arttırıcı ilaçlar kadınlarda da oldukça rastlanır bir durum.

Başka ne tür sorunlar barındırıyor?

Bir diğer konu, diyet ve yeme bozuklukları. Bu tür sporcu beslenenler, sürekli tek tip beslenirler. Sabah kahvaltıda 6 beyaz yumurta ile başlar öğlen tavuk lapa pirinç, akşam başka bir protein vs. Kimileri için durum daha da karmaşık, 3 saatte bir yemek, günde 3-5 litre su, 50 tane hap, sabah GH vur, akşam başka bir iğne yap vs. derken düşünsenize işinde eğitiminde koşturan bir gencin bu şekilde yaşadığını. Çok sevdiği kariyerini bu bağımlılıktan dolayı bırakan çok kişi gördüm ben. Örneğin; seyahat etmek istemiyor çünkü diyeti bozuluyor, antrenman kaçırıyor ya da satış yapmak istemiyor çünkü 5 LT su içecek, sürekli tuvalete gitmesi gerektiği için trafikte koşturmak istemiyor. Sabah aç karnına kardiyo, akşam idman gibi bir tempo düşünün üstüne de katı bir diyet. Ayrıca katı diyet diğer bağımlılıklara itebiliyor. Kalorisi olmayan ve kişiyi oyalayan madde ve sigara bağımlılıkları bunların arasında. Alkol genelde tercih edilmiyor gerek kalorisinden gerekse steroidin etkisini düşürdüğünden. Bedenin yağ oranı (kadın ve erkeklerde farklı) belli bir oranın altına düştüğünde kişi sağlıklı da düşünemiyor, agresif oluyor ve kalorisiz ne varsa saldırabiliyor. Bu arada sporunu yapan sağlıklı beslenen ve bu ilaçları kullanmayan var mı, tabii ki var. Onları alkışlıyorum.

Bir diğer konu görsel medyadır, sosyal medya zaten en büyük fitspiration (fit olmaya özendirme) ve thinspiration (ince olmaya özendirme) deposu ancak görsel medya da steroidli oyuncularla kahraman figürleri kadın erkek fark etmeden çocuk ve gençlerimize ideal vücut olarak telkinlemektedir. Şu an için sosyal medyadan korunmaları için çocuklarımızı karakterli yetiştirmekten başka yapacak bir şey olmadığını düşünüyorum. Çocuğun elinden telefonu alamayacağımıza göre, sosyal medyaya maruz kalma durumu devam edecek.

Peki ne yapmalıyız?

Madde bağımlılıklarında yatış ile kanın temizlenmesi gibi durumlarla sıkça karşılaşıyoruz. Ancak kişi düzenli hormon vuruyorsa, bu sürecin psikolojik tedavisi oldukça güçtür. En son yaptığım 7 kişilik bilişsel davranışçı terapi araştırması 10 yıl steroid kullanmış artık normal yaşama dönmek isteyen sporcular üzerineydi, bu evre bir tık daha şansımızın yüksek olduğu aşama. Çünkü kişi kurtulmak istiyor. Terapi ile destelemek bu işin bir kısmı, kişi spor dışında pek sosyal çevresi de kalmadığından yeniden sosyal bir yapılanma içine girmesi gerekmekte. Fiziksel sağlık tarafında ne tür hasar ile bu süreçten çıkacağı uzman hekimlerin alanına girmektedir.

Benim deneyimlerim şu yönde: Çocuk olma olasılığı uzun bir tedaviden sonra belki tüp bebekle mümkün olmakta, karaciğer gibi iç organlarda ne tür bir miras kaldığı ise bakılınca ortaya çıkacaktır. Büyüme hormonlarıyla kanser riskini ne kadar arttırmıştır bilemiyoruz. Psikolojik açıdan yıllarca beden odaklı bir yaşam süren kişinin yaşamın diğer kısımlarıyla tatmin olması zor olacaktır ancak öğrenilmelidir. Spor yapacaksa da spor salonuna gitmekten ziyade (relapse/tekrar başlama riski yüksek) doğal mekanlar tercih edilmelidir. Katı diyetten normal yemek kültürüne geçişlerde aşırı kilo almalar yaşanabilmektedir. Kişinin doğal bedenini kabul etmesi desteklenmeli ve eğer şanslıysa sosyal çevresi eşi, arkadaşı varsa çocuklarına odaklanması etkili olabilir.

Öncelikle çocuklarımızı spor salonlarına göndermek yerine daha doğal yollarla spor yapmalarını teşvik edebiliriz. İlla spor salonuna gidecekse, sabah saatlerinde gönderilmeli (akşam spor salonları steroid kokuyor), önceden spor salonu yöneticileriyle görüşülmeli ve bu tür endişeler dile getirilmeli ancak yine de 3 ya da 6 ayda bir tetkikler yapılmalı. Çevrenizde spor salonuna giden varsa, karın bölgelerinde ve kalçada iğne delikleri var mı yok mu kontrol edilebilir. Büyüme hormonları karından deri altı, diğer hormonlar kas içine enjekte edilmekte. Haplar genelde fark edilmemekte ancak el titremeleri, sırtta ve yüzde sivilcelenme gibi dışa vurumlar olabilmektedir. Çocuklarımıza bu tür alışkanlıkların sonuçlarını anlatmak ne kadar etkili olabilir bilemiyorum. Henüz böyle bir araştırma yapmadım ancak çocukluk döneminde travma geçirmiş, akran zorbalığına maruz kalmış, antisosyal ya da narsistik kişilik özellikleriyle obsesif semptomlara yatkın ya da mükemmeliyetçi gençler bir tık daha riski grupta olduğunu söyleyebilirim; zira araştırmalarımda narsistik semptomlarla OKB steroid kullanımı ile pozitif korelasyon göstermektedir.

Hekimlerimizin de bu konuda daha fazla eğitim alması gerektiğini düşünüyorum, zira deneyimlerim ve konuştuğum uzman hekimler (endokrinolog ve ilgili spor hekimleri hariç) steroid ve performans arttırıcı ilaçlar konusunda yeterince eğitimli olmadıklarını dile getiriyorlar.

Peki tam olarak çözüm ne?

1. Politika yapıcılar acilen steroid satıcılarına sadece vergi kaçırmaktan değil aynı zamanda yasaklı madde satmaktan (kokain ya da esrar gibi) hapis cezaları getirmelidir. Bir satıcıyla sohbet ettim, kendisi yakalandığında sadece vergi kaçırma cezası yediğini söylediğinde çok şaşırmıştım. Bu tür kişilere ağır yaptırımlar olmalıdır. Merdiven altı ilaçların çoğu tır şoförlerinin yatak altlarında gelmekte. Bunun önü kesilmelidir.

2. Sağlık Bakanlığının steroid ve hormonal ilaçların reçete kontrol sistemlerinde eczaneleri daha sıkı denetime tabi tutmaları kesinlikle şarttır. Zira iddialar çok büyüktür ve iddia edilen oluyorsa ülkemizde eczaneler zehir ve ölüm saçıyor demek olur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, eczaneden bu ürünü alamayan ve illa kullanmak isteyen daha fazla merdiven altı ürüne yönelecek ve sağlık komplikasyonları muhtemelen daha fazla olacaktır. Önce merdiven altı ilaçların temini kesilmelidir. Eczanedeki ürün yine de farmakolojik şartlarda üretilmiş bir ürün.  

3. Spor salonlarına kaydolma ve devam etme de kesinlikle bir regülasyon şartı olmalıdır. Bu bir kan tahlili ya da saç teli analizi veya aile hekimi olur yazısı olabilir ve bunu 3 ya da 6 aylık periyodlarda tekrar etmelidir. Belki de 18 yaş altı için farklı tipte spor salonları olabilir, bilemiyorum. Ayrıca spor salonlarında spor hekimi olabilir ve bu spor hekimi düzenli spor bakanlığına salondaki üyelerle ilgili rapor gönderebilir.

4. Aileler zorunlu olmadıkça çocuklarını kapalı spor salonlarına göndermemelidir. O ortam kişiyi değiştirmektedir. Benim iddiam spor salonları en az gece kulüpleri kadar riskli yerlerdir. 16 yaşında çocuk okuldan çıkıyor spor salonunda, bakıyorsun vücuda normalin ötesinde kaslı, sauna da dinliyorsun çocuk kaç gram pirinç yediğinden bahsediyor. Hayatı tamamen bu olmuş. Obsesif bir şekilde sabah akşam bunu düşünüyor. Ailede gidip sağda solda kafelerde takılacağına spor salonuna gitsin enerjisini atsın diye seviniyor. Belki de kafeler daha az risklidir!

5. Nasıl kokain reçetesiz kullanıldığında bir yaptırımı varsa, steroid ve benzeri ilaçları kullananların da belli yaptırımlara tabi tutulması önemlidir. Örneğin spor salonlarındaki personal trainerlar bir testten geçirilmeli, bakalım neler çıkacak. Spor Bakanlığının polis eşliğinde salon basarak dolapları kontrol etmesi yeterli değildir. Spor hocalarından düzenli kan tahlili istenmeli ve bu yasaklı maddeler kullandığı ortaya çıkıyorsa lisansı iptal edilmeli ya da işten çıkarılma gibi yaptırımlar olmalıdır.   

6. Halk olarak doğal olmayan bu tür kaslı kişileri ödüllendirmek yerine onları sosyal açıdan cezalandırarak, dışlayarak (İsveç ve Danimarka da bu oldukça yaygın bir tutum) gelecek nesillerin özentisini kırabiliriz. Normalin dışında vücuda sahip kişilerin egolarını beslemeyi kesmeliyiz. Doğal olmayan kişiler sosyal açıdan dışlanmalıdır. İnsan doğası gereği belli bir süre sonra dışlanmak istemeyecek ve davranışını değiştirecektir. Ülkemiz YouTube steroid platformlarında steroid kullananlar için dünyadaki en rahat ülkeler arasında 3. sıradadır. 1. Tayvan, 2. Kuveyt, 3. Türkiye. Spor salonlarımız Amerika’daki gibi devasa değil ancak, steroid kullanan için salon değil ilaç bulmak ve bedeniyle hava atmak asıl mesele olduğundan listede ilk 3’teyiz. Diğer bir neden de farmakolojik olarak üretilen ve en çok kullanılan steroid Primobolone üretimi şu anda sadece Türkiye’de olduğundan olsa gerek.

7 Sosyal medya ve görsel yayın tarafında biraz iddialı gelebilecek bir fikrim var. Nasıl ki sigara alkol gibi sağlığa zararlı maddelerin televizyonda gösterilmesi yasak, o zaman steroid le vücut yapmış doğal olmayan dizi sinema oyuncuları ya da sunucuların da televizyonlarda olması yasaklanabilir. Ya da sosyal medya da influencer olarak bilinen sporcular ve bedenen kendini sergileyenler yetkili kurumlar tarafından takip edilerek yaptıkları satışlar takip edilebilir. Bu kişiler yurtdışından bavulla sadece takviye hap toz getirmiyor herhalde. Bu tür uygulamaların özgürlüğü kısıtlayan fikirler olduğunun farkındayım ancak hiçbir şey çocuklarımızın sağlığından, eğitiminden, kariyerinden ve geleceklerinden önemli olmamalıdır.

Sonuç
Sonuç olarak steroidle mücadelede salon basarak denetim yapmanın ötesine geçmemiz ve bütünsel bir yaklaşım geliştirmemiz şarttır. Burada gerek Sağlık ve Spor Bakanlıklarına gerekse biz anne babalara çok iş düşmektedir. Umarım yazı en azında çocuğunuzu ve çevrenizdeki gençleri bu konuda daha dikkatli yönlendirmenize yardımcı olmuştur.

Yorumlar